Kramp: 30 Yıldır Onlarla

90’lı yılların Türkçe rock sahnesinde en kült albümlerden ikisinin sahibi olan Kramp bu yıl 32’nci yılını çeşitli şehirlerde duyurulan konserlerle kutluyordu. Şu sıralar ortopedik sebeplerle konserlere ara vermek zorunda kaldılar. Sahnelere sapasağlam bir şekilde yeniden dönmelerini beklerken 1984’te başlayan hikayelerini Kökler’e taşıdık.

Kramp, Türkiye’de müzik üreten topluluklar arasında müziğini nesillere yaymayı başarmış nadir isimlerden biri. İki kasetinin de Ada Müzik tarafından CD ortamında yeniden basılması ve dijital kataloglarda yerlerini alması, bugün 32’nci yılını kutlayan grubun sahne aldığı mekanlarda genç kitlelerle buluşmasında en kilit etken. Onlardan bir önceki nesil, 20’li yaşlarına veda etmeye hazırlanan ve 30’ların ilk yıllarını tecrübe eden dinleyicilerin çoğu Kramp ile 90’ların sonu, yine 2000’lerin başında Maximum Rock adlı radyo programında tanışmıştı. “Haftanın En Sıkı Onlusu” listesinde en uzun süre listeden çıkmama başarısı gösteren “Tek Başına” şarkısı bu kitlenin dinlediği ilk Kramp kaydı olmalı. Onların öncesinde kasetler çıktığı gün müzik marketlere akın eden biraz daha yaşça büyük bir nesil, daha da öncesinde Kramp’ın dillere destan demo kayıtlarını taze taze dinleyip konserlerde şarkılara eşlik eden ağabeyler ablalar… Nesil sıralamasında biraz daha geriye gidersek zaten Kramp’ın kuruluşundan önceye, grup üyelerinin gündelik hayatlarına tanıklık eden arkadaşlarına ulaşmış oluyoruz. Madem bu noktaya vardık, Kramp’ın emek ve dayanışma ile inşa edilmiş hikayesini baştan alalım.

Krank günleri ve öncesi

Yılların değişmez üçlüsü Nezih Onur, Doğan Sakin ve İdris Tübcil, Bakırköy’de mahalleden arkadaşlar 1984 yılına girildiği vakit gerçekten bir müzik grubu kurmak konusunda nihayet ortak karara varmışlardı. Yaşları 24 ila 27 idi ve aslında dönemin ortalama rock dinleyicilerinin “ağabeyleri” sayılırlardı. İdris ve Doğan orta öğretimi yarıda kesip hayata erkenden atıldılar. Kramp öncesi Doğan’ı Bab-ı Ali’de ozalit kokuları içerisinde matbaa işlerinde koştururken, İdris’i ise kulüplerde DJ alet-edevatının başında insanlara müzik dinletirken görmek mümkündü. Fen lisesi mezunu olan Nezih ise ODTÜ Elektrik Mühendisliği bölümünü öğrenci olayları sebebiyle son sınıfta bırakıp İstanbul Üniversitesi’nin Edebiyat Fakültesi’nde İngilizce okumak üzere eve döndü. Enstrüman hakimiyeti çoktan oturmuştu, öyle ki 1980’de ODTÜ’deyken “Açıklamalı Bob Dylan yorumları” başlığıyla verdiği bir solo konserin ilanına arşivlerde rastlanabiliyordu. Doğan’a gitarı askeriyede iken Solak Orhan (Ünal) öğretmişti. İdris’e de davulu öğrenmek askerlik yaptığı dönemde nasip olmuştu.

Çiçekleri burunlarında grup üyeleri Şubat 1984’te, o zamanların İstanbul’u için inziva sayılabilecek bir yere, Büyükçekmece’ye doğru yola çıktı. Yükleri, zar zor edinmeyi başardıkları mütevazı enstrümanlarıydı. Doğan’ın elinde perdeleri aşınmış gitarı, Nezih’in elinde tek mandalı eksik basgitarı, İdris davulunu zapt etmeye uğraşır halde arabadan inip kış zamanı çalışmayan diskotek binasına doğru yürüdüler. Haziran ayı gelip de mekan müşterileri kabul etmeye başlayana dek burada çalışacaklardı. İhtiyaç malzemesi alışverişleri haricinde İstanbul’a dönmeyen grup, herkesten uzakta provaların ve beste çalışmalarının ötesinde, uzun yıllar sarsılmayacak arkadaşlıklarını perçinleme imkanı buldular. Dönemin meşhur tartışması olan “Rock müziği Türkçe mi söylemeli, İngilizce mi?” sorusuna, provalarda mikrofonun başına geçen Doğan’ın İngilizce bilmemesi sebebiyle mecburen “Türkçe!” cevabını verdiler. Yaz gelip programları yoğunlaşmadan evvel vokale ve gitara destek olarak mahalleden arkadaşları Ahmet “Topuk” Karaferya’yı çağırdılar. İlk konserlerini Eylül ayının başında, Büyükçekmece Şahin Tepesi’nde verdiklerinde grubun adı henüz “Krank” idi ve konser ilanında bu isimle duyuruldular.

“Müzik dünyasına ‘Kramp’ girdi”

Yemek karşılığı çıkılan lokanta programları, provalar, yiyip içip yatmalar ve bol miktarda deniz tuzuyla geçen yazı bu konserle kapatan grup İstanbul’a döndüğünde Hey dergisinden Nuri Kurtcebe ile bir araya geldi. Almanca’da “hasta” anlamına gelen “Krank” yerine gruba bugünkü ismini öneren Kurtcebe, önerisi kabul gördüğü gibi Hey dergisine “Müzik dünyasına ‘Kramp’ girdi” başlığını attırdı. 24 Kasım 1984’te, şehir merkezindeki ilk konserlerini Kadıköy’deki Hadi Buyur Tiyatrosu’nda verirlerken grubun beşinci elemanı olarak Kurtcebe de mikrofondaydı.

1985 yılının kışında grup yeniden inzivaya çekilmek yerine prova mekanı olarak Nezih’in ailesinin yaşadığı apartman dairesini tercih etti. 24 Mart 1985’te Merter’de Devil, Whisky ve Piramit gruplarıyla birlikte konser veren grup bu kalabalık performanslarıyla birlikte İstanbul’daki müzik ortamında kozasından çıktı ve daha sosyal, daha tempolu, daha üretken bir döneme girdi. Konserin ertesinde Ahmet Karaferya güneye yerleşme maksadıyla hem Kramp’tan, hem İstanbul’dan ayrıldı. O yıllarda konserlere katılımıyla ün yapmış olan Avcılar seyircisinin simalarından Tülay Kayacık deri ve zincirlerden mürekkep metalik sahne duruşuyla mikrofona geçti ve muhtemelen 80 sonrası rock toplulukları arasında sahnede şarkı söyleyen ilk kadın oldu. Yılın başlarında Hey dergisinde yayınlanan söyleşi sayesinde dönemin diğer gruplarıyla birlikte Erkin Koray ile tanışma imkanı bulmuşlardı. Bu tanışıklık Büyükçekmece ve Avcılar’da beraber konser vermelerini sağladı. Ama Kayacık, 1985 yılının yazında Devil grubundan Ercan Birol ile evlenerek sahneleri bıraktı. Grup yine en baştaki gibi üç kişi kalmıştı. Doğan vokallere geçti. 1986’da ilk demoları Onlarla’yı kaydedip dağıttılar. Yaza doğru o dönem kendine orkestra arayan Erkin Koray’a katılıp karavan üzerinde güney sahillerini dolaştılar. 1987 yılında kayıtlara Gülhane Şenliği ve Blue Jean Top Rock festivali geçerken, 1988 yılına daha fazla etkinlik sığdırdılar. 12 Mart 1988’de o güne kadar gerçekleşen en yaratıcı rock etkinliği olan Karikarock gösterisinde sahne aldılar. Bir yandan sahnede Kramp şarkılarını çalarken aynı anda perdeye filmlerden görüntüler (mesela Kadir İnanır’ın tokat sahneleri) yansıtılıyor, tüm bunlar olurken Aptülkadir Elçioğlu ve Tuncay Batıbeki karikatür çizmek suretiyle bir çeşit performans sanatı gerçekleştiriyorlardı. Etkinliğin seyircileri arasında önceki yıl Türkiye’ye geri dönen Cem Karaca da bulunmaktaydı. Kramp, Karaca ile tanışma imkanı bulmuş ve o yaz Karaca’nın öncesinde sahneye çıkmak üzere mutabık olmuştu. Ama bu birliktelik Ekim ayında saat anlaşmazlığı sebebiyle sona erecekti. Kramp bu arada 1988 yılı içerisinde Kumburgaz’daki Mikrop adlı barda verdikleri konseri demo kayıt olarak çok az sayıda yayınladı. 1989 yılı Nezih Onur’un askere gittiği yıldı. Grup, Kramp adı altındaki çalışmalarına ara verdi, yanlarına katılan Bülent Önal ve Orhan Önal ile birlikte Lotus adı altında çalıp “Heart Wants to Rock” şarkısını kaydetti. Bu kayıt ertesi yıl Kramp’ın çıkaracağı “Şubat 84 – Eylül 89” demosunda yer alacaktı.

Kramp ailesi

Üç demodan da ismen bahsetmişken biraz detay vermek için parantez açmakta fayda var. Kramp’ın yayınladığı bu demolar 80’lerdeki aktivitelerini belgeleyen en önemli unsurlardandı. İleride çıkacak olan albümler “Lan N’oldu” ve “İstanbul Sokakları” ile beraber yan yana koyulduğu zaman Kramp’ın albümlerde yepyeni tınlayan bazı şarkılarının aslında ilk günlerden bu yana grubun repertuarında olduğu gün gibi ortaya çıkıyordu. İki albümdeki toplam 18 şarkının en az 7’si grubun 80’li yıllarında bestelenmişti. Bir şekilde bu kayıtları edinenler arasında bu şarkıların bir kısmı demolardaki farklı yorumlarıyla dillere destan bir mertebeye ulaştı. “Onlarla”, “Sen ve Ben”, “Kudurmuş Azgın Sular” gibi şarkıların demo versiyonlarını dinleyenler, dinlemeyenlere ballandıra ballandıra anlatma keyfine ulaştı. Demoların bir diğer önemli işlevi de Kramp’ın üç kişiden de öte geniş bir aile olduğunu göstermesiydi. Şarkı isimlerinin altındaki notlara göre söz veya müziğe katkıda bulunan isimler Figen Kayacık, Fitnat Kayacık, Tülay Kayacık, Ahmet Karaferya, İlhan Soner ve Haziran 1985’te aynı sahneyi paylaşma imkanı buldukları seyyah folk gitaristi Douglas Moon Kennedy olarak görülmekteydi. 90’lara gelindiğinde de beste anlamında olmasa bile, sahne üzerinde Kramp’a eşlik eden onca isim “Kramp ailesi” arasındaki yerini aldı. Şebek Heavy Metal Fanzin’in 104 numaralı sayısında Güven Erkin Erkal, Kramp ailesini şöyle sıralıyor: Hür, Erdinç Ünlü, Gökalp Baykal, Özer Sarısakal, Pelin “Deli” Özer, Orhan “Solak” Önal, Bülent Önal, “Purple” Ahmet ve Vaho Tang.

Düğün salonları

1990 yılının Mayıs ayında askerlik meşgalesi sona eren Nezih Onur gruba kaldığı yerden devam etti. Her daim yakın ilişkiler içerisinde bulundukları Kronik grubundan Özer Sarısakal bu dönemde gitarıyla gruba destek vermekteydi. Ağustos ayında Boom Müzik dergisinin düzenlediği Fame Star yarışmasında elenseler de, ardından dergide yayınlanan röportajda Özer de stüdyoda Kramp üyesi olarak fotoğraflanmıştı. Takvimler 1991’e yaklaşırken yine ufak tefek konserler sürüyordu. Grup bu dönemde, önceki yılların muhtelif zamanlarında etinden ve sütünden yararlandıkları düğün salonları macerasını sonlandırma kararı aldı. Bu macera kulağa ilginç gelen, ama bir o kadar da mantıklı bir çalışma şekliydi. Stüdyo İmge dergisinin Mart 1993 sayısında verdikleri röportajda Doğan Sakin şöyle anlatıyordu: “Prova yerimiz yoktu. Hem düğün salonunda çalışalım, hem müzik, hem de prova yapalım dedik. Bayağı da avantajları vardı aslında. Konserlerimizde çalıştığımız düğün salonunun tesisatını kullanabiliyorduk. Bize her imkanı veriyorlardı. Orada günün 24 saati prova yapma imkanımız vardı. Düğün olduğunda da çıkıp 3 parça çalışıyorduk. Biz iniyorduk, davul zurna çıkıyordu. Salonda oturup 1,5 saat muhabbet ettikten sonra, biri gitarını alıyor, bir diğeri bas’ını alıyor, bir şeyler tıngırdatmaya başlıyor. Ve hemen orada bir beste çıkıyor”. İstanbul’da rock müziğe imkan veren iş kollarının (bar, stüdyo, dükkan vesaire…) artmasıyla doğal olarak düğün salonlarının cazibesi azalmıştı.

Kramp kayıtta

Boom Müzik dergisindeki röportaja geri dönersek, grubun ayrıca yasal albüm istemeye başladığını görüyoruz. Grup önce Güner Plak ile görüştüklerini ama anlaşamadıklarını, o sıralar konuştukları başka bir firma daha olduğunu söylüyor. Kramp’ın üç demo çıkarmış 6 yıllık bir grup olmasına rağmen şirketler, o yıl aceleyle çıkarıldığı söylenen (ama bize göre tadı bu acemiliklerinde olan) Metalium, Akbaba, Objektif, Dr. Skull ve Murat Net gibi isimlerin albümlerinin çok az satmış olmalarından çekiniyorlardı. Bu zorlu ikna turunda, röportajlarda bambaşka isimler geçse de, grup en son Şahin Plak ile anlaşarak ilk albümleri “Püf Püf”ü 1993 yılında yayınlamayı başardı. Ama bir problem vardı, kayıt bayağı kötü çoğaltılmıştı. Albümün dağıtımı da yetersizdi. Neyse ki bantlar Şahin Plak’tan geri alınabildi. “Püf Püf” döneminde Kramp’a dördüncü eleman olarak Erdinç Ünlü’nün katılımı damga vurmuştu. Aynı zamanda ressam olan Ünlü, grubun en bilinen namelerinden olan “Lan N’oldu?” şarkısını tek başına besteleyip sözlerini yazdı, “Gitme”, “Püf Püf” ve “Bazı An” gibi şarkılara da katkıda bulundu. Yıllar sonra Karapaks’ın vokalisti olarak yeniden karşımıza çıktı.

Sultanahmet Oksijen Bar, Bilsak, Gitanes ve yıllar içinde açılan diğer barlarda yapılan programların arasında devam eden kayıt koşuşturmacaları grubu Ada Müzik’le buluşturdu. Şahin Plak’tan geri aldıkları albümü verdiler, farklı bir kartonet ve şarkı sıralamasıyla aynı albüm bu kez “Lan N’oldu?” ismiyle 1996 yılında yeniden basıldı. Bu güncel basımın fotoğraf çekimlerinde grup çekirdek kadrosuyla görülmekteydi. Doğan’ın elinde beyaz gitarı, çekim boyunca sokak sokak dolaştılar. Bu sırada Sinan Çetin’in asistanlarından Ercüment Yılmaz gruba ulaşıp bir klip çekmek istediğini bildirdi. Klip piyasasına girme uğraşında olan genç yönetmen grupla anlaşınca, “Lan N’oldu” şarkısının çekimleri başladı. Montaj Plato Film’in stüdyolarında yapıldı. Kurgu masasında ekran başından ilk görüntüler izlendiğinde anlaşıldı ki, şarkının 12 Eylül’ün toplumsal yaralarını anlatan politik karakteriyle tamamen alakasız, gotik bir klip ortaya çıkmıştı: Kukuletalı tipler, orman, mezar kazanlar… Ama yönetmenin gönüllü işi olduğu için itiraz etmediler. İdris yıllar sonra Pena Zine’in ikinci sayısında “O klibin maliyeti bize iki lahmacun bir ayrandı. Artık paramız olursa yönlendiririz kliplerimizi” diyerek durumu açıklayacaktı. Yılmaz klipten birkaç ay sonra hayatını kaybetti.

Ada Müzik çatısı altında olduğu yıllarda Kramp’ın çalışmaları oldukça hızlanmıştı. Albümün yeniden basımı, klip, “Sular Yükseliyor” isimli derleme albüme katılmaları derken ikinci albüm için kolları sıvadılar. Yine eski ve yeni şarkılar bir araya gelmişti. Mikrofonun başında yerini alan Doğan, “Aklıma Gelmişken” ve “Onlarla” şarkılarında planladıkları notalara çıkamayacağını fark edince eski bir dosttan yardım istemek üzere telefona sarıldılar. Hattın diğer ucundaki Ahmet Karaferya, Antalya’dan kalktığı gibi soluğu İstanbul’da aldı. Onca yolu gelmişken iki şarkıyla sınırlı kalmadı, albüm için yapılan bütün kayıtlara ses verdi. Bir diğer eski dost Nuri Kurtcebe de 80’lerde Erkin Koray’ın yorgun ve bitkin başlayıp epik biter şekilde yorumladığı “Tek Başına” şarkısını Kramp’ın çalıştığı stüdyoya bırakmıştı. Erkin Koray’ın aksine baştan sona tam gaz ve cayır cayır gerçekleştirdikleri bu yorum, “Lan N’oldu” sonrası en meşhur şarkılarından oldu. Çalışmaları sona erdiğinde yine Ada Müzik etiketiyle ikinci albümleri “İstanbul Sokakları” tamamlanmış, basıma ve dağıtıma hazır durumdaydı. Ahmet Karaferya İstanbul’da, grupla beraber kaldı ve 2000’lerin başlarına dek sahnelerde olmaya devam eden Kramp’ın güçlü gırtlağı oldu.

İkinci inziva ve geri dönüşler

Kramp 2007 yılının sonlarında yanlarına yeniden Özer’i alarak Headbang’in 8’inci sayısına röportaj verdiğinde Doğan Sakin aradan geçen yılları şöyle anlatmıştı: “İdris Alanya’daydı, ben Marmaris’teydim, bir kopukluk vardı. Bundan altı sene önce, bize gına geldi İstanbul’un bu ortamlarından ve Güney’e gidelim dedik. Beş altı sene oradaydık. Orada da aktiftik, Cudi Koyuncu ve diğer dostlarla bir şeyler yaptık. Ama olay Kramp değildi tabi. Biz ikimiz, Nezih’le teknede yaşadık. Geçtiğimiz kış Özer’le ben birkaç yeni şarkının demosunu yaptık. Döndük dolaştık yine İstanbul’a geldik”. O günden bugüne internet arşivleri ve dergiler tarandığında Kramp’ın çalkantılı ama yerinde sayan bir görüntü çizdiği görülüyor. Birçok röportajlarında üçüncü albümün eli kulağında olduğu söylenmekte, ama plak şirketlerine bağımlı oldukları için 8 yıl içerisinde bir albüm görebilmiş değiliz. Ada Müzik bile yeni demo istemiş anlaşmak için. Son olarak huysuz ihtiyarlaşma durumları var. 2011’de Facebook gruplarına “Arkadaşlar, Kramp grubu çoktan tarihe gömüldü, hatta onun duasını yazan İdris Tübcil’dir. ‘Doğan Sakin ve arkadaşlarının’ yolları açık olsun” şeklinde bir duyuru düşülmüş mesela, ama konserler ertesi yıl yine devam etti. Benzer bir durum geçtiğimiz Mart ayının son günlerinde garip bir haberle ortaya çıktı. Yine Facebook sayfalarında yayınladıkları metne göre “grubun gitaristi Doğan Sakin’in cahilce kışkırtması neticesinde basçı Nezih Onur’un sağ el bileği kırılmış idi” ve Sakin gruptan kovulmuştu. 1 Nisan arifesinde Onur’un karikatür gibi çekilmiş sargılı fotoğrafı ve ucuz gazete başlıklarını aratmayacak “GRUBUN GİTARİSTİ BASÇININ BİLEĞİNİ KIRDI VE…” başlığı, ilerleyen tarihlerde haberin sayfadan silinmesi ve Doğan Sakin isminin “hakkında” bölümünden kaldırılmaması sebebiyle dileriz bütün bunlar bir şakadır, Nezih Onur sağlığına kavuşur, küskünlükler biter, Doğan Sakin grupta kalır, güncel vokalistleri Anıl Kovastan ile beraber çok bekledikleri üçüncü albüme kavuşurlar. Biz de çok özledik.

Bir Cevap Yazın