Van Halen
Gitar kahramanı yine iş başında: Çıldırtıcı sololarıyla Eddie Van Halen kötülerin korkulu rüyası! Üstelik ona sopalarıyla kardeşi Alex ve uçan tekmeleriyle David Lee Roth eşlik ediyor. Yaşları bellerini büktüğündeyse genç Wolfgang devreye giriyor. Dev rock’n’roll grubu Van Halen yeni bir albüm ve turneyle geri dönmeye hazırlanırken biz de onların hikayesini Kökler’e buyur ediyoruz.
Takvimlerin 1978 senesini gösterdiği günlerde, hiçbir şeyden habersizcesine müzik markete girip, oradan elinde beraber çıktığı plağıyla soluğu pikaplarının başında alanlar, dördüncü dakikanın ortalarından itibaren şoka giriyordu. Kulakları daha önce hiç tatmadığı hisleri tecrübe ediyordu. Gitar klavyesi üzerinde birbiriyle alakasız yerde duran onlarca nota, inanılmaz hızdaki vuruşlarla dile gelmekte, kulak borusunun tıbbın keşfedemediği gizli ve dolambaçlı yollarında adım adım yukarılara çıkarken bir anda altındaki zeminin bitmesiyle yükseklerden son hız aşağıya düşüyor, pikabın başındaki insanların kalbini bir an ağızlarından yükselip fırlayacakmış gibi hissetmesine sebep oluyordu. 5 dakikanın sonunda Van Halen isimli albümün ihraç edildiği ve maceraperest müzik düşkünlerince koltuk altında götürüldüğü her bir ülkedeki, müzik çalarları başındaki insanlar, bir yandan kulaklarında hoş bir karıncalanma, tarihe tanıklık ettiğinin farkında ya da değil, dağılmışlardı. İçlerinde biriken ısıyı, “hoh” sesiyle duyulabilecek bir nefesle attılar, albüme kaldıkları yerden devam ettiler.
Meşhur enstrümantal şarkı Eruption, kayıttan ilk defa dinleyenlere bu etkiyi yapmış olmalı. Büyük bir şok dalgası, ardından insanı yakalayan şarkılar… Van Halen kurulduğu 70’li yıllardan 90’ların ortalarına kadar rock’n’roll külliyatını böylesine beslerken, bir yandan en kendine özgü hikayelerden birini de yanında taşıyordu. 2000’li yıllara kadar kadrosu vokalist haricinde sabitti, iki önemli vokalistleri David Lee Roth ve Sammy Hagar, Van Halen takipçilerine iki farklı dönem, iki farklı müzikal karakter sundu. Biri hızlı, basit ve eğlenceli şarkıları baş tacı yapan Roth dönemi, diğeriyse ikinci gitarın eklendiği, 80’lerdeki Amerikan pop-metaline daha yakın bestelerle kendi içerisinde daha dengeli duran Hagar yılları… Ve hikaye magazinselleşmeden duramaz, arkadan konuşmalar ve karmaşık ilişkiler baş döndürücü bir hıza ulaşır. Önümüzdeki günlerde çıkacak olan yeni albüm ve 2012 turnesi bu gidişle yeni olaylara gebe olacakken, bizim burada 40 küsur yıl öncesine gitmemiz gerekiyor.
40 küsur yıl öncesi
Grubun değişmez yarısı olan Van Halen kardeşlerin çocukluğu Hollanda’da geçti. Klasik müziğin içine doğan gençlerden Eddie o sıralarda piyano ve davulla meşgulken, Alex ise gitar çalıyordu. Şimdikinin tam tersi olan bu meşgaleler, Eddie’nin gazete dağıtım mesaileri sırasında Alex’in davula bulaşması, bunu fark edince sinirlenip misilleme olarak Eddie’nin de kardeşinin gitarını çalmasıyla bildiğimiz şekline döndü. Alex davullardan ayrılamadı, Eddie ise piyanodaki geçmişini gitar tekniğine de yedirerek zaman içerisinde bir gitar kahramanı haline geldi.
Van Halen ailesi zaman içerisinde ABD’ye taşındıkları zaman kardeşler, 1972 yılında yanlarına basçı Mark Stone’u alarak Mammoth ismindeki gruplarını kurdular. Başlarda Eddie vokalleri de üstlenirken, o zamanlar Red Ball Jets grubunda şarkı söyleyen David Lee Roth’tan kiraladıkları ses sisteminin parasını denkleştiremeyince, daha önce provalarda beğenmedikleri halde Roth’u gruba dahil ettiler. 1974’te Mark Stone’un yerine Michael Anthony gelince klasik kadro kurulmuş oldu. İsimlerini önce Genesis’e çevirmek istediler, o ismin kullanıldığını öğrendiklerinde Roth’un önerisiyle Van Halen’ı grubun yeni adı olarak ilan ettiler.
İlerleyen yıllar Los Angeles civarındaki barlarda çalıp yeni isimlerini duyurmakla geçti. 1977’deki bir performansları Van Halen’ın Warner Brothers Records tarafından keşfedilmesini sağladı ve ilk albümlerini yayınlamak üzere yolları açılmış oldu. Aynı yılın sonlarına doğru kayıtlar bitmişti, 1978’e kadar yayınlanmayı bekledi Van Halen albümü. Çıktığı gibi zirveye oturmadı ama gördüğü ilgiyle birçok “ilk albüm”ü geride bırakmıştı. Bundan da önemlisi rock dünyasına tapping adında nur topu gibi bir teknik kazandırmasıydı. Bu sayede 80’lerdeki birçok hard rock solosuna gün doğdu.
Van Halen her geçen albümle beraber ticari başarısını ve dünya çapındaki dinleyici sayısını bolca arttırarak dev grup unvanını 80’lerin ortalarına doğru elde etmeye başladı. İlk üç albümde (Van Halen I, II, Women and Children First) müzikal olarak aynı sularda seyretti grup, sonra Fair Warning ile beraber Roth ile Eddie’nin görüşleri ayrılmaya başladı. Eddie daha karmaşık şarkıların peşindeyken, Roth daha basit, formüllere uygun bestelerde ısrar ediyordu. Bu esnada Diver Down ile grubun müziğine klavyeler de katıldı. Altıncı albüm olan 1984 ise grubun en popüler kayıtlarından biri olurken, klavyenin taşıdığı şarkı Jump da o yılın marşı olup çıkmıştı. Bu albümün ardından işler yolunda gibi görünüyordu ama Eddie Van Halen ile David Lee Roth arasındaki anlaşmazlıklar iyice ayyuka çıkmıştı, neticesinde Roth gruptan ayrıldı.
Roth gider, Hagar gelir
Vokalist değişimleri bir grup için en zor değişikliklerdendir, ama Van Halen bunun üstesinden başarı grafiğini daha bile yükseltecek şekilde gelebildi: 70’li yıllarda Montrose ile çalışan, sonradan solo kariyer yapan vokalist Sammy Hagar Van Halen’a katıldı. Katılmasıyla grup için önemli devrimlerin gelmesi bir oldu: Grupta ritim gitarı üstlendi, Eddie’nin sololara ve melodilere daha önem verebilmesini sağladı. O güne kadar ortalama yarım saat seyreden albümlerin süresi 50 dakikaları buldu. Şarkı sözlerinde de önemli değişimler vardı, bir de tabi deneyselliğe varan değişik vokal yaklaşımları sona ermişti.
Hagar ile kaydedilen ilk albüm 5150, listelerde 1 numaraya yerleşti. Grup vokalist değişiminden zararsız çıkıyor, hatta daha bile dev grup haline geliyordu. O kadar kendine güvenir bir haldeydi ki, Sammy Hagar ile yapılan her kayıttan sonra konserlerde Roth döneminden çalınan şarkıların sayısı azalıyor, sahneden sadece yeni Van Halen duyuluyordu. Hatta 90’ların başında çıkan Right Here Right Now isimli, çift kasetten oluşan konser albümünde Roth döneminden sadece 4 tane şarkı kullanılmıştı. OU182, For Unlawful Carnal Knowledge ve Balance gibi albümlerle gül gibi geçinip gittikten sonra Sammy Hagar ile Van Halen arasındaki ipler 90’ların ortasında, grubun bir sonraki çalışması üzerindeki tartışmalarla gerildi. Hagar yeni bestelerden oluşan albüm isterken, grubun geri kalanı, sözleşmelerindeki “toplama albüm” seçeneğini kullanmakta ısrar ettiler. Bütün bu karşılıklı inatlaşmanın sonucunda Hagar’a göre kendisi gruptan kovuldu, gruba göre Hagar gruptan kendi isteğiyle ayrıldı. Neticede Van Halen’da Hagar dönemi de sona erdi.
Başım döner karmaşık ilişkilerden
1996’da MTV Video Müzik Ödülleri’nde görünmek üzere David Lee Roth’lu kadro yeniden bir araya geldi, ama bu birlik Van Halen kardeşlerin vokalist seçmelerini sürdürmeleri sebebiyle kısa sürdü. Onun yerine vokale 90’ların ilk yarısında parlayan Extreme grubundan Gary Cherone geldi ve birlikte pek de başarılı sayılmayan Van Halen III albümü yayınlandı. 1999’a doğru yeni bir albüm üzerinde çalışılırken ve bayağı da malzeme birikmişken Cherone gruptan müzikal farklılıklar ve yayınlanan albümün başarısızlığını üstlenmesi sebebiyle ayrıldı. Bu hikayede bu durumu ilginç kılan şey, Cherone’nin gruptan olaysız ve diğer elemanlarla arası iyi bir şekilde ayrılmış olmasıydı.
2000’ler Van Halen için biraz pembe dizi gibiydi: Warner Bros ile olan sözleşme feshedildi, bir ara gizli gizli Roth ile beraber albüm çalışmalarına girildi, ondan sonra araları bozuk denilen Roth ile Hagar beraber turneye çıktı, turnede Hagar’a bir ara Michael Anthony de katıldı, sonra Hagarlı Van Halen bir Kuzey Amerika turnesi yaptı, Eddie alkol ve uyuşturucu sorunlarıyla uğraştı, karısından boşandı, kanser atlattı, bu arada Michael Anthony ile araları açıldı, Anthony Hagar’ın diğer gruplarında beraber çaldı (daha sonra da Chickenfoot altında ikisi iki tane albüm çıkardılar), tüm bunlar olurken oğul Wolfgang Van Halen büyüdü, serpildi, babasıyla beraber çalacak kıvama geldi, Anthony’nin pabucu tümden dama atıldı, Roth gene döndü, Kuzey Amerika turu, olaylar falan filan derken nihayet günümüze geldik. Şimdiyse önümüzde yeni bir plak şirketiyle (Interscope Records) yıllar sonra gelen yeni bir albüm (A Different Kind of Truth) ve bir 2012 turnesi var. Dünya turu dedikoduları dolanmakta, ama henüz kesin olan şey Kuzey Amerika için konser tarihleri. Yaşlar ilerlemesine rağmen Roth’un dönüşüyle yine atletik konser performansına geri dönen Van Halen’ı görmek bize de nasip olur mu bilinmez ama, dev grup olmaya yakışan bir yeni albüm sunmaları en büyük temennimiz. Tabi bir de çevirmekte oldukları pembe diziyi haşmetli bir rock operaya dönüştürmeleri!
Akış bozan detaylar
- 1977’de grup barlarda takılırken Gene Simmons grubu keşfetti, bir demolarına prodüktörlük yaptı, ama isimlerini değiştirmeye kalkışıp reddedilince verdiği desteği kesti.
- Geleceğe Dönüş filminde Marty’nin uzaylı kılığına girip 1955 model George McFly’ı son ses Van Halen ile uyandırdığı sahne nasıl unutulur?
- Tapping dedik madem, açıklayalım: gitardaki bir perdeye parmakla vurunca önce vurulan perdenin notası, sonra ilgili telin boştaki notası duyulur. Şimdi sağ elle bir perdeye bastırılıp, aynı tel üzerinde sol elle bir başka perdeye vurulursa, bu sefer vurulan perdenin ardından bastırılan perdenin notası gelir. Böylece birbirinden uzaktaki notalarla solo atmak mümkün olur.