Satyricon: Kara Baretler Kafaya

Satyricon yeni albümüne kendi adını vererek 2000’lerdeki onca deneyin ardından kendini bulduğunu düşünüyor olabilir mi? Bizce gayet makul, kimlik inşaatı Rebel Extravaganza’dan bu yana devam ediyor…

Dünyanın en muhafazakar heavy metal tarzlarından biri olan black metal aynı zamanda ilginçtir, kendi içinde en yenilikçi tarzlardan biri. Müzisyeni ile dinleyicisinin taban tabana zıt olduğu kaç çeşit müzik var? Bu yıl içerisinde üçüncü ya da dördüncü defa aynı şeyden bahsetmiş olacağım ama, 90’ların ilk yarısında ikinci dalga black metal zafer ve zirve yıllarını yaşadıktan sonra o neslin grupları apar topar, birer birer, bazı istisnalar haricinde bambaşka arayışlara gitti. O dönemin ardından gelen gruplar, yani kurulmadan evvel dinleyici konumunda bulunan müzisyenler ise öz hakiki kültü sürdürmeye ant içti. Önceleri severek dinlenen gruplar yeni çalışmalarıyla dinleyicilerin gözünde davayı sattıkları yönünde dışlanırken diğer yandan eski albümleriyle ilahi konumlarını sürdürdüler. Arıza, psikopat, ellere çiğdem-çekirdek ya da patlamış mısır alıp seyretmelik bir tarz şu black metal, dinleyicisi çok kapalı görüşlü, müzisyeni ise zaman zaman bizdeki “ben artık metali aştım, caz dinliyorum tekno dinliyorum” diyen “büyümüş” insanlara benzer…

Siyah katar

1994 senesi black metal ihtişamının zirveye ulaşıp, yerini sonrasında herkesin kendi yolunu çizmesine bıraktığı bir dönemdi. Mayhem’den De Mysteriis Dom Sathanas, Darkthrone’dan Transilvanian Hunger, Burzum’dan Hvis Lyset Tar Oss’un yayınlandığı bu yılda trene son dakikada yetişen Satyricon, 1991’den beri biriken malzemelerinin de etkisiyle 94’te arka arkaya iki albüm birden patlatmıştı. Söyleyecek yeni bir şeyi olduğunun en somut örneğini ise 1996’daki klasikleşmiş albümü Nemesis Divina’nın alevli kapağı ile vermişti. Bu albümle Satyricon Norveç black metalinin su yüzünde uzatmaları oynadığı dönemde altın vuruşu çaktı, Mother North dillere yapışıp kuzey müziğiyle coşanların epik bir marşı haline geldi.

Şantiye alanı

90’ların ikinci yarısı, kulağa fazlaca bilimkurgu tınlayan “2000 yılı”nın kapıya dayanması sebebiyle olsa gerek, birçok müzisyenin kendini teknolojiye, makinelere, elektriğe vererek endüstriyel nitelikte çalışmalar yapmasıyla geçti. O güne kadar aralarında Samoth, Nocturno Culto gibi tanıdık isimlerin de eşlik ettiği Satyricon ise bu 1999’da çıkardığı değişik albümü Rebel Extravaganza ile hem kadrosunun Satyr ve Frost ikilisinden ibaret kalacağını ilan etti, hem de günün favori etkisi olan endüstriyel müzikten nasibini alıp 2000’lerdeki kimliğinin temellerini attı. Ondan sonra gelen bütün albümler bu kimliğin inşasında üstüne birer tuğla daha koydu: Ağır, karanlık hard rock ritimleri üzerine kurulmuş, farklı denemelere açık, ilk dönem albümlerinden her şeye rağmen ufak bir parça bulunduran bilindik Satyricon müziği.

Albüme sanatçının adını verme kervanına nihayet bu mevsimde Satyricon da katıldı. Kendi adını taşıyan bu yeni albümde de 2000’lerde ortaya koyduğu müziğin yine üstüne bir şeyler koyarak devamını getiren Norveçli ikili zaman zaman mübalağa seven müzik yazarları ve takipçilerince “karanlık pop/rock” diye etiketlense de, hatta albümdeki temiz vokalli Phoenix şarkısı ile Eurovision’a göz kırptığı yorumuyla dalga geçilse de, tutturmuşlar bir yol gidiyorlar. Nemesis Divina’nın devamını bekleyenlerin elinden ne yazık ki ancak ilk üç albümden remixler yapmak gelir…

Konuğumuzu Tanıyalım

Albümdeki konuk müzisyenler arasında en çok dikkat çeken hiç kuşkusuz, Phoenix’te vokallere eşlik eden Sivert Høyem. 1976 doğumlu, Norveçli rock müzisyeni, Madrugada adlı grupla 1992-2008 yılları arasında alternatif rock tarzında çalışmalar yaptı. 2004’ten bu yana solo albümler yayınlıyor.  

Bir Cevap Yazın