Girlschool
Dünyanın en eskisi olmasa da, müzik hayatına en uzun süre devam eden dişi grubu özelliğine sahip Girlschool bu ay İstanbul’da bir konser verecek. Öncesinde kendilerini daha yakından tanımak isteyenler buradan buyursun.
Bugüne kadar kendisine, “Sen bir kızsın ve kızlar heavy metal çalmayı beceremezler” dendiği için hırs yapıp müzisyen olan kadınlar azımsanmayacak miktarda. Bunların çoğu zamanla daha hafif müziklerle uğraşıyor, ya da müzisyenliği bırakıyor. Azınlıkta kalanlardan 4 tanesinin grubu 32 yılı geride bıraktı, üstelik onların kurulma sebepleri de Kim McAuliffe’in söylediğine göre, benzer bir şeydi: “Hiçbir erkek bizimle çalmak istemiyordu, biz de kendi grubumuzu kurduk!”
Girlschool ilk başladığında aslında kızlar işlerin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyorlardı. Maksatları birkaç şarkı kaydedip albüm yayınlamaktı. Ama doğru zamanda doğru yerde, hatta doğru cinsiyette olmaları bir anda liste başarıları, büyük isimlerle beraber turlama şansını onlara sağladı. Tabi en başta beklentiler bu şekilde olmadığı için bir anda hızlanan tempo yorucu ve baş döndürücü geldi; bu da eleman değişikliklerine, farklı arayışlara neden oldu. Bu arayışlar pek sonuç vermeyince, grup tekrar özüne döndü ve her geçen yıl heavy metal dünyasındaki kült konumu sağlamlaştı. İşin özeti bu şekilde, tek cümledeki ifadesini ise Girlschool’un kurulduğu yıllarda Bon Scott, “It’s a long way to the top, if you wanna rock’n’roll” şeklinde telaffuz etmişti zaten…
Tek Yol Müzik
1970’lerin ortaları; Londra’nın güneyinde aynı sokakta iki okul arkadaşının müziğe olan ilgisiyle başlıyor hikaye: Gitar çalan Kim McAuliffe ile bas çalan Enid Williams 1975’te Painted Lady adında, yerel barlarda cover şarkılar çalan bir grup kurdular. Onlara davulda Tina Goyle ile gitarda Deirdre Cartwright katıldı. Yaşça büyük olan Cartwright, gençlerden daha “olgun” davranıp, caz müziğe yönelmek üzere 2 yılın ardından ayrıldı, kendi grubunu kurdu. Cartwright’ın yerine dönemin meşhur müzik yayını Melody Maker’da yayınlanan ilanı görüp gelen Amerikalı Kathy Valentine geçti. Ancak ertesi yıl İngiltere’de kalma hakkını koruyamayan Valentine, ülkesine dönmek üzere gruptan ayrılınca Painted Lady dağılmış oldu.
McAuliffe ile Williams’ın müziğin peşini bırakmaya niyeti yoktu, aksi takdirde dönüp dolaşacakları yer banka ile ekmek fırınındaki işleri olacaktı. Böylece gitarda Kelly Johnson ve davulda Denise Dufort ile bir araya gelerek nihayet Girlschool’u kurdular. Kurdukları gibi hemen komşu ülkelerde ufak konserler vermeye başladılar. Bu sıralarda City Records adında bir plak şirketi kuran bir arkadaşları, gruba bir single yayınlamayı teklif etti ve böylece 1978’in sonlarına doğru Girlschool kayıt stüdyosuna girdi. Bodrum katındaki köhne stüdyodan çıkarken stüdyo çalışanlarından birisi BBC Radio 1’den bir DJ’e grubu tanıttı, akabinde ilk single Take It All Away radyoda çalınma şansını elde etti.
Dalgacı ve Gürültülü
Doğru zamanda doğru yerde dedik ya, bu sözü doğrularcasına, radyoda çalınan şarkı bir şekilde Lemmy’nin kulağına, ardından hoşuna gitti. Grupla tanışmak isteyen motor kafa, menajeri Doug Smith ile beraber Girlschool’un bir provasında grubu ziyaret etti. Kilmister’in kaba saba fotoğraflarından ötürü kızlar bu ziyareti ilk duyduklarında korkmuş olsalar da, şeker gibi bir adam olduğunu anlamaları uzun sürmeyecekti! 1979’daki Overkill albümü turnesinde alt grup olarak Girlschool’u davet etti Motörhead. Smith, Girlschool’un menajeri, Motörhead ise ebedi dostu oldu. Smith’in ilk işi grubu Bronze Records’a takdim etmekti. Bronze’un kurucusu Gerry Bron gruba, özellikle de Kelly Johnson’a hayran kaldı ve böylece Aralık ayında kontratı kızlara uzattı.
Yeni kontratlarıyla ilk albümleri Demolition, 1980 yılının ilkbahar sonlarında yayınlandı. O ara bölgede patlamakta olan NWOBHM furyasında Girlschool kendine güzel bir yer edinmiş oldu. Aynı plak şirketini paylaştıkları Motörhead ve Uriah Heep ile İngiltere ve Avrupa’da ayrı turnelere çıktılar, iki gruptan iki farklı muamele gördüler. Bu esnada Kerrang!’ın eski hali olan Sounds dergisi gruba büyük ilgi gösterdi. Motörhead’in dostane yaklaşımları ile Heep’in alt grup muamelesini o zamanki röportajlarında dile getirdiler. Turneden sonra ara vermeden kayıt işlerine geri döndüler, ikinci albüm Hit and Run’ın kayıtları için stüdyoya kapandılar. Bu sırada ilk albümde de beraber çalıştıkları prodüktörleri Vic Maile’in aklına Girlschool ile Motörhead’i bir EP’de buluşturmak geldi. Böylece Headgirl adındaki bu birliktelik, birbirlerinin şarkılarını yorumlamakla kayıtlara geçti. St. Valentine’s Day Massacre adlı kayıt iki grup için de o güne kadarki en büyük satış başarısına ulaştı, Birleşik Krallık listesinde de 5 numarayı gördü.
İkinci albüm Hit and Run, Girlschool’un en başarılı dönemine sahne oldu. Sıralayalım: Albüm, Birleşik Krallık listesinde beşinci sıraya kadar yükseldi. Kanada’da altın plak ödülü aldı. Birleşik Krallık’ta kendi turnelerini gerçekleştirdiler ve bütün biletler tükendi. Black Sabbath ve Rush’ın altında stadyum konserleri verdiler. 1981’in Reading Festival’inde başıçeken üç gruptan bir tanesiydiler (diğerleri Gillan ve The Kinks). Kopenhag’da Mercyful Fate’in üstünde çaldılar, McAuliffe’i mikrofondan elektrik çarpmasına rağmen oradan Japonya turnesine geçtiler, Avrupa’da Rainbow ile beraber gezdiler.
Kızlar başlangıçta bu kadar kısa sürede grubun bu kadar büyüyeceğini ve yoğun bir takvime sahip olacağını tahmin etmemişlerdi. 1981 sonu, 1982 başındaki bu baş döndürücü konser temposuna bir de yeni kayıt tarihleri eklenince ilk pes eden Enid Williams oldu. Mart’ta Wildlife adlı EP yayınlandıktan sonra gruptan ayrıldı. Yerine Lemmy’nin önerisiyle punk kökenli Gil Weston geldi. Bu yeni kadro üçüncü albüm Screaming Blue Murder’ı çıkardı. Önceki albümle iyice yükselen başarı bu albümde tutturulamadı.
Kendin Olmak ya da Olmamak
Girlschool için duraklama ve gerileme devri, gözlerini Amerika’ya çevirmeleriyle başlar: ABD’de ilk defa 1982’de konser veren grup, bundan etkilenip orada daha çok tutacak olan glam metal tarzına yöneldi. 1983’te cilalı bir tınıya sahip Play Dirty albümü yayınlandı. Turne hayatından yorulan Kelly Johnson da gruptan ayrıldı, Los Angeles’a yerleşti. Bu sırada Bronze Records kontratı bitmek üzereydi, ama şirket batmakta olduğu için anlaşmayı yenileyemedi. 1984’te yeni bir kontratla, gruba katılacak yeni elemanlarla Girlschool doğru bildiği yolda tekrar yeni bir başlangıç yapmaya müsaitti, ancak glam metal furyasına devam ettiler. Mercury Records ile anlaşıp, gitar için boşalan yere Cris Bonacci’yi, ayrıca klavye için beşinci eleman olarak da Jackie Bodimead’i kattılar. Ardından sadece ABD’de çıkan en başarısız albümleri Running Wild albümünü yayınladılar. Düşük satış rakamları nedeniyle Mercury Records grupla olan anlaşmasını feshetti.
McAuliffe nihayet daha önce vermiş olması gereken kararı verdi: Köklerimize geri döneceğiz! Ağır müziklerden hoşlanmayan Jackie Bodimead bu karar sonucunda gruptan ayrılarak radyo dostu rock tarzında kendi kariyerine devam etti. 1986’da grup kontratsız bir halde, yine 4 kişi kalmıştı. İmdada tekrar Lemmy yetişti ve eski menajerleri Doug Smith’in yeni kurduğu plak şirketi GWR ile Girlschool’un anlaşmasını sağladı. Daha önce beraber çalıştıkları prodüktör Vic Maile’in de yerini aldığı Nightmare at Maple Cross, 1986 Temmuz’unda yayınlandı. Satışlar eskisi kadar olmasa da son iki kaydın aksine artık basının ve hayranların tepkisi olumlu yöndeydi. Bu albümün ardından Gil Weston da evlendiği için ayrıldığını açıkladı, yerine daha önce Cris Bonacci ile beraber çalışmış olan Tracey Lamb geldi. Bu yeni kadro 1988’de Take a Bite albümünü yayınladı.
Bundan sonrası 80’ler kadar hareketli olmadı. 90’larda yükselmekte olan alternatif tarzlar birçok geleneksel grubun kariyerini tehlikeye atarken, Girlschool bu dönemi yan projelerle geçirdi. 1990’dan 1992’ye kadar kızlar hala müzikle uğraşıyordu, ama bunun adı Girlschool değildi kısacası. 1992’de basgitara Jackie Carrera’nın geçmesiyle grubun kendi isimlerini taşıyan albümleri yayınlandı.
Modern Zamanlar
Kelly Johnson sık sık telefonlaştığı arkadaşlarını özleyince, 1993’te Los Angeles’tan geri döndü ve gruptaki yerini yeniden aldı. Basgitara da tekrar Tracey Lamb geçti ve Girlschool bu kadroyla uzun süre konserlere, festivallere çıktı. Bu arada Kelly Johnson’a 2000 yılında kanser teşhisi kondu, bu nedenle grupta gitar çalmayı bıraktı, ama hala Girlschool ile birlikteydi. Grubun arşivini karıştırıp biyografik malzemeleri topluyordu. Yerine gelen genç Jackie Chambers’ın gitar tekniğini geliştirmesine yardım ediyordu. Chambers punk ekolünden gelen, gitarı kendi kendine öğrenmiş biriydi. Yine aynı dönemlerde Enid Williams da Girlschool’a geri döndü. 2000’lerde bu son kadroyla 21st Anniversary: Not That Innocent (2002), Believe (2004) ve Legacy (2008) albümlerini yayınlayarak hayranlarının beğendiği çalışmalar yapmaya devam ettiler. 2007 yılında Kelly Johnson hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti. Legacy albümü bu nedenle grup için manidar oldu. Hem grubun otuzuncu yılını kutladı, hem de Johnson’a ithaf edildi bu albüm.
Girlschool son iki yılda konserlere devam etti, bir tane de önümüzdeki 22 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleştirecekler. Gelecek planları arasındaysa 2011 yılı içerisinde otuz yaşına basacak olan, kendilerini zirveye taşıyan albümleri Hit and Run’ı tekrar kaydetmek var. Dünyada halen daha “Kızlar heavy metali beceremez” diyenler var mıdır bilmem ama, son 30 yıldır kızların heavy metal çalmak için böyle dolduruşa getirilmeye ihtiyaç duymadıklarından eminim. Onlar için Girlschool ilham listelerinin en üst sıralarında yerini alıyor…
Akışbozan bilgiler:
- Denise Dufort, bir ara Angel Witch’te davul çalan Dave Dufort’un kız kardeşidir.
- Painted Lady dönemini bitiren Kathy Valentine, ABD’ye döndükten sonra bir başka dişi grup The Go-Go’s bünyesinde yıllarca bas çaldı, çalmaya devam ediyor.
- NWOBHM hayranları 2003’te çıkan The Second Wave: 25 Years of NWOBHM albümünü kaçırmasınlar. Girlschool’un yanında Tygers of Pan Tang ve Oliver/Dawson Saxon’un şarkıları da var.
- 2008’de çıkan Legacy albümündeki konuk müzisyenleri sıralayalım: Twisted Sister’dan Eddie Ojeda ve J.J. French, Motörhead’den Lemmy Kilmister, Fast Eddie Clark ve Phil Campbell, Heaven & Hell’den Tony Iommi ve Ronnie James Dio, birçok gruptan (özellikle Whitesnake’ten) Neil Murray.