KISS

2009’daki Sonic Boom’un ardından bu sefer bizi fazla bekletmeyen KISS, bu ay içerisinde yeni albümü Monster’ı yayınlayacak. Kökler’de KISS’i de anlatmak için en uygun zamandır şu an.

Vaktiyle Headbang’in Mayıs 2011 sayısında Alice Cooper’ı anlatırken, onun görsel tarzı ve öğelerinin King Diamond üzerinden black metali, KISS üzerinden de glam metali etkilediğini belirtmiş, birbirinden bu kadar farklı iki akımın nasıl ortak bir köken paydasında buluşabildiğine şaşırmıştık. Bu çıkarımın iki taraf için bir başka benzerliği daha var; elbette Mercyful Fate’in müziğinin sözler haricinde black metal tarzından pek bir iz taşımadığı gibi, KISS’in de Sunset Bulvarı etrafında patlak veren glam metal tanımlarına çoğu zaman birebir uymadığı söylenebilir. İkisi de Alice Cooper ile öte taraf (black metal, glam metal) arasında köprü işlevi görürken, köprünün günümüze daha yakın tarafını müzikten ziyade duruş, tavır, dünya görüşü ile benzeşerek temsil ediyorlar. King Diamond/Mercyful Fate’i iki ay evvel anlattık, sıra geldi bu üçlemin son unsuruna: Kırkıncı yılına merdiven dayamakta olan KISS, diğer bir deyişle 80’lerde iyice ayyuka çıkan rock starlık müessesesine o yıllardaki şeklini veren grup…

Rock yıldızları

Sağda solda, pınarlarından sonsuz şarabın aktığı, onlarca hurinin bir adet kişiyi memnun etmekle görevlendirildiği gibi önermelerle betimlenen cennet tanımlarını ciddiye alacak olursak, rock starların etraflarına bu cenneti kurmaya çabaladıklarını söylememiz mümkün. Su gibi tüketilen alkol, ardı arkası kesilmeyen groupie oturumları ve elbette çoğunun yarısından fazlasını halen daha kullanmaya fırsat bulamadıklarını tahmin ettiğimiz devasa malikanelerinin adeta cennetten bir parça sayılabilecek nitelikte bahçeleri, köşeleri… Dünya üzerinde, zamansız gelen cennetin ve erişilen büyük satış başarılarının üzerine şişen egolar, bir arada kalmaları iyice zorlaşan müzisyenler ve daha nice müzikal zaferlerle donatılacakken adeta birer pembe diziye dönüşen hayatlar… Kendi aramızda yazıp okuyup eğlendiğimiz “metal tarihinin en kepaze olayları” konusuna en çok malzeme verecek olan müzisyen duruşudur rock star olmak, müziği genellikle eğlendirme amaçlı yaratıp, işin içinde de bol miktarda ticari kaygı taşımaktır. Yaptığı şeyin yıllar sonra modası geçse bile, rock star olan bir şekilde kendini cemiyet hayatına yerleştirmiştir, sahip olduğu bu dürtüler sayesinde hayatında büyük ihtimalle hiçbir zaman Basmane’deki ucuz otellerde yaşam mücadelesi veren eski sanatçılarınkine benzer bir duruma düşmeyecektir. KISS’in ilk kurulduğu yıllardan zaman içerisinde “Simmons&Stanley Limited Şirketi”ne dönüşmesi, bir yandan da rock müziğin gelmiş geçmiş en büyük gruplarından biri haline gelmesinde de, her ne kadar anlatımımızda bir miktar hiciv söz konusu olmuşsa da rock star mefhumunun grupta oldukça yüksek ve birden fazla kişide bulunmasının payı büyüktür. 

Fukaralık yılları

Hikayeyi en başa sardığımızda Gene Simmons ile Paul Stanley yine bir arada, bu sefer Wicked Lester adlı bir grubun çatısı altında. Bu bahtsız grup üç yıllık kariyeri için fazlaca eleman değişikliği yaşıyordu, kaydettikleri albüm de Epic Records raflarına kalkmış, gün yüzü görmemişti. 1972’de Simmons ve Stanley ikilisine Ace Frehley ve Peter Criss’in katılması ise KISS’in hikayesini resmen başlattı. Yepyeni bir grup ismiyle yepyeni bir yöne doğru ilerlemek üzere yola çıktılar. İlk birkaç konserin ardından makyajlar boyandı, maskeler giyildi. Şubat 1974’te ilk turnenin başlamasından birkaç gün sonra grubun adını taşıyan ilk albüm çıktı. Bol tanıtıma rağmen satışlar düşüktü. Grubun adı KISS’e döndüğünden bu yana beraber çalıştıkları Casablanca Records, grupla beraber zarar ediyordu. Şanslarını bir kez daha denemek için turneyi Los Angeles’ta kesip apar topar stüdyoya girdiler, 1974 bitmeden ikinci albüm Hotter Than Hell’i yayınladılar. Yine satışlardan yana yüzleri gülmedi, 13 ay içerisindeki üçüncü albümleri Dressed to Kill’i Mart 1975’te piyasaya sürdüler.

Grubun izlediği yolun ucunda bir ışık vardı ise, bu kesinlikle konser performanslarındaydı. O zamana kadar en alevli, en acayip şovlar KISS’in konserlerindeydi. Ateş üflemeler, sololara dayanamayıp patlayan gitarlar, kan tükürmeler grubun ününe ün katıyordu. Yayınladıkları ilk canlı kayıt, hem de çift diskten oluşan Alive 1975’te hem gruba, hem de Casablanca’ya adeta can simidi olmuştu. “Altın plak” başarısını yakalamış, konserlere katılımı katlamış, albüm satışları konusundaki zincirlerini kırmıştı. Destroyer (1976), Rock and Roll Over (1976) ve Love Gun (1977) albümleri, grubun şöhret konusunda zirve yaptığı zamanlara denk gelerek, ilk üç albümün stresli ortamından eser bırakmadı.

“Risk benim adım”

Zenginliğin ve şöhretin kapıları KISS için ardına kadar açılmışken 1978 yılı ile beraber ilginç ve riskli hareketler de göze alınabilir olmuştu. Bu yıl KISS’in grup olarak bir albümü yayınlanmadı, tam tersine dört elemanının da ayrı ayrı birer tane solo albüm çıktı. İçlerinde en beğenileni de Ace Frehley’in albümüydü. Bunun dışında üzerinde KISS logosu bulunan müzik harici ürünler konusunda ilk büyük atılımlar da bu dönemde atıldı. Grubu daha da devleştirme çabaları arasında bir de film çekme fikri vardı. Sancılı bir yapım sürecinin ardından televizyonda yayınlanmasının ardından izlenme rekorları kırsa da, grubu süper kahramanlardan ziyade palyaço gibi göstermesi düşüncesiyle “KISS Meets the Phantom of the Park” filmi grup elemanlarının pişman olduğu işlerden biri oldu.

1979’daki Dynasty albümünde yer alan I Was Made For Loving You şarkısı, grubun o dönem yükselişte olan disko furyasından da pay kapma isteğinin sonucu oldu. Ertesi yılki Unmasked albümüyle yüzlerini açacakmış gibi yapıp açmayarak satışları arttırmayı beklerken, geçen albümde başlayan pop öğelerinin çoğalması grubun hayran kitlesini kendilerinden uzaklaştırdı ve Destroyer’dan beri en düşük satış grafiğini yakaladı. Bu sırada Peter Criss’in kişisel sorunları gruba da zarar veriyordu, ayrılması an meselesiydi. Nitekim ayrıldı da, Dynasty’de sadece bir şarkıda çalmış, Destroyer künyesinde ve kapağında ise adı ile yüzü geçmesine rağmen hiç çalmamıştı. Alınan risklerin dozu kaçınca işler bir anda tersine dönmüştü. Ace Frehley de durumdan memnun değildi, Criss’in yerine gelen Eric Carr grupta söz sahibi olmadığı için Simmons ve Stanley’e karşı tartışmalarda tek kalıyordu sürekli. Olmayan bir filme film müzikleri olarak bestelenmiş Music from “The Elder” albümünün yazımına hiç katkıda bulunmadı bu yüzden. Bir şarkıda vokalini yaptı, gitarları da evde kaydedip gruba yolladı. O da sonraki albüm Creatures of the Night’ta çalmamasına rağmen kapağa maskesi kondu, künyede de adı geçti. 

Maskeler rafa kalkıyor

Artık iyiden iyiye 70’lerdeki pırıltılı günleri geride bırakan Gene Simmons ve Paul Stanley ikilisi, durumu düzeltmek için kendi kimliklerinden ve fanatiklerinden uzaklaşma pahasına son bir büyük karar verdiler: Maskeleri çıkarmak. Grubun ilk günlerinden sonra insanların karşısına ilk defa gerçek suratlarıyla çıktılar. Creatures of the Night’ta iyice heavy metal sertliğini yakalayan müzik, maskelerin çıkarılmasıyla birlikte glam metal öğeleri de taşımaya başladı. Bu dönemi başlatan ilk albüm 1983’te Lick It Up idi ve gerçekten de albümün ticari getirisi son birkaç yılın üzerine çıkmıştı. Ertesi yılki Animalize ile yeniden düzlüğe çıktılar. Lick It Up’da olaylı bir Vinnie Vincent, Animalize’da ise hastalık sebebiyle kısa süren Mark St. John birlikteliğinden sonra gitarda nihayet Bruce Culick ile uzun soluklu çalıştılar. Asylum (1985), Crazy Nights (1987) ve Hot in the Shade (1989) ile 80’leri kapatırken, davuldaki Eric Carr 1991’in sonlarına doğru kalbindeki tümörden ötürü hayatını kaybetti. Yerine Alice Cooper’ın birçok albümünde davul çalan, kariyerli davulcu Eric Singer geldi ve yeni albüm Revenge’in çalışmalarını onunla bitirdiler. Bu sırada 90’lar KISS için biraz rölantide geçmekteydi. Konser albümleri ve toplama albümlerle maddi durumunu ve göz önündeliğini sürdürmeye çalışırken 90’ların ortalarına doğru orijinal kadronun bir araya gelmesi söz konusu oldu. Birkaç kere birkaç canlı performansta beraber çaldılar, ancak çıkışı hayli geciken Carnival of Souls: The Final Sessions albümüne kadar resmi bir yeniden kuruluş açıklanmamıştı.

Maskeler raftan iniyor

1998 yılı KISS hayranları için orijinal kadronun yeniden bir araya gelmesi ve bilindik imajın yeniden takınılmasının yarattığı heyecanla geçti. Grup yaz başında çıktığı turnenin ardından Psycho Circus’ı yayınladı ve listelere oldukça sıkı bir giriş yaptı. Ancak bu işte bir gariplik vardı, albümde Ace Frehley ve Peter Criss’in katkısı oldukça az iken, çoğu şarkıda davul ve gitarları başkaları çalıyordu. Böylesi ticaret odaklı bir “orijinal kadro toparlanması” pek de uzun soluklu ve ilk yıllardaki ruha sahip bir şekilde olamazdı, dolayısıyla bu kadronun beraberliği pek de uzun sürmedi. Maddi anlaşmazlıklar yüzünden Peter Criss ve Ace Frehley yine grupla ayrıldı, Criss geri döndü, sonra yine ayrıldı. Yerlerine geçen Eric Singer ve Tommy Thayer’ın, Criss ve Frehley’in maskelerini giymeleri tartışma konusu yaratsa da, geçen yıllar başka eleman değişiklikleri yaşamadan, turnelerle geçti durdu. 

Yıllar sonra yeni bir albüm olan Sonic Boom ile 70’lerdeki müziğine geri dönüş yapan KISS, bu albümle genellikle olumlu eleştiriler aldı. Şimdi de bu ay içerisinde Monster adlı yeni albümlerini yayınlamak için gün sayıyorlar. Biz de dolaşmakta olan 2013’teki turne için Türkiye’ye gelme söylentileri üzerine, “yaz konserleri açıklanma sezonu”nun açılmasını bekliyoruz. Grup da, bizler de böyle bir bekleyiş içerisindeyken, Sonic Boom’un yarattığı olumlu hava ve gözümüzün önüne gelen görkemli konser sahneleri, KISS efsanesinin namının yürümeyi sürdüreceğini işaret ediyor.

Simmons/Stanley Pazarlama Yanınızda

KISS rock tarihinin bir grubu olabilir, ama albüm satışları diğer devlere kıyasla düşük kaldığından, grubun servetinin oldukça önemli bir kısmını üzerinde KISS logosu taşıyan ürünler oluşturuyor. KISS Army Warehouse adını verdikleri internet mağazasında yaratıcılığın sınırı yok: Gene Simmons büstü şeklinde yılbaşı ağacı süsü, mangal örtüsü, pofuduk terlikler, golf sopası örtüsü, parfüm, kondom, şişme koltuk, lav lambası, direksiyon kılıfı ve son olarak, ölümüne hayranlar için KISS tabutu!

Bir Cevap Yazın