/Boo!

9 yazı(lar)

2006-2014 yılları arasında çıkardığımız bir kültür-sanat dergisiydi Boo! dergisi. Az kişiye ulaştık, hiç reklam almadık, beş kuruş kazanmadık ama çok keyif aldık, çok şey de öğrendik. Sanırım derginin kurucusu, yayın yönetmeni ve tasarımcısı, kısacası her şeye burnunu sokanı olarak en çok da ben öğrendim. Derginin ikinci ve üçüncü döneminden seçtiğim yazılarımı burada sergiliyorum.

Hazy Hill: Dağın başı 20 yıl sonra yeniden dumanlanıyor

İçinde bulunduğumuz dönem Türkiye’deki eski metal gruplarını bir şekilde harekete geçiriyor. Dr. Skull 25 yıl aradan sonraki ilk konserini verdi, Metalium 25 yıl aradan sonraki ilk albümünü yayınlıyor, Whisky grubu Babaanne albümünün 35’inci yılını kutlayacak mesela… Ankara’nın thrash metal tarzındaki eski gruplarından Hazy Hill de 20 yıllık bir sessizliği konserler ile bozma çabasında. Grupla Skype üzerinden bir araya geldik ve bugünden geriye doğru uzun uzun konuştuk.

Heretic Soul: Nihilist Notalar

Nihilist şarkı sözleri ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde verdikleri irili ufaklı bol miktarda konserleriyle Türkiye’nin heavy metal ortamlarında tanınan Heretic Soul, bugünlerde ikinci albümün rötuşlarıyla meşgul. Grubun davulcusu Erhan Karaca sorularımızı cevapladı.

Türkiye’de  Heavy  Metal  Yayıncılığı 

Ülkemizde 1981 yılına kadar evlerde pikaplarla, stüdyolarda kendi çapında çalışmalarla sessiz sedasız barınmakta olan heavy metal o yıl Egzotik Band’in konseriyle ilk patlamasını yaptı. İlk “bağımsız heavy metal dergisi” Laneth’in ilk sayısı ise o konserin üzerinden ancak tam 10 yıl sonra ellerde dolaşabiliyordu. Laneth’in çıkması bir milat oldu, oradan günümüze kadar, basında gördüklerinden hoşlanmayan müzik tutkunları kendi medyalarını kendileri oluşturdular. İşi ilerletenler kaleyi içten fethetmeye karar verdiler. İki yıl önce Boo!’nun birinci dönem, 41. sayısında işlediğimiz bu “metal medya” macerasını, güncellenmiş ve genişletilmiş şekliyle yeniden masaya yatırıyoruz.

Yaz Olimpiyatları: Uluslararası Sportif Altın Günleri

27 Temmuz’da uzun süredir beklenen 2012 Londra Olimpiyatları nihayet başlayacak. Yine “dünya çapındaki spor organizasyonlarının birleştirici ve barışçıl atmosferi” soluduğumuz havada hissedilebilecek mi bilinmez ama, nostalji yine kapı eşiğinden çatık kaşlar ve buruk dudaklarla bize bakıyor. Bugüne kadarki her olimpiyattan bir tutam kayda değer olaya buyurunuz o zaman…

Ronnie James Dio: Karanlıktaki Işıldayan Ses

Bir bakıma heavy metalin babasıydı. Kendisinin aile geleneğinde nazara karşı yapılan el hareketi bütün bir müzik sahnesinin simgesi oldu. Hangi grupta yer aldıysa oradan en az bir tane efsane albüme imza attı. İki yıl önce 16 Mayıs’ta Dio’yu kaybettik. Kendisini anmanın yanında, geç bulup çoktan kaybedenler için kariyerini anlatalım istedik.

The Prisoner: Mezara Kadar Mahkumiyet

Televizyonun zaman zaman “aptal kutusu” maksadını aşıp, karşısındakileri saksıyı çalıştırmaya teşvik ettiği anlar, tarihi anlardır. Gözlerimiz yaşararak karşıladığımız bu nadir anlara The Prisoner ile de tanık olmuştuk. Özgürlüğü sorgulama olimpiyatlarına hoş geldiniz…

Bu kadar yazdım.