Huntress: Jill ve Dadaşlar

Huntress, Starbound Beast ile heavy metal ortamlarını cadılık müessesesi ile ikinci defa en sahici şekilde buluşturuyor.

Aramızda demo, 20-30 kişilik bar konseri kaydı gibi malzemelerden yeni grup avına çıkmaya bayılan arkadaşları bir kenara koyalım, Huntress bizim için bir buçuk yıldır varlığını sürdüren bir grup. İlk defa kırk yılda bir aldığım Metal Hammer’ın Mayıs 2012 sayısında rastlamıştım. İç çamaşırları üzerine pelerin giymiş sarışın heykel gibi bir dişi vücut, üzerinde kan lekeleri, uzun sivri tırnaklı ellerinde kılıç, karanlık bir betonun üzerinde cadı ritüellerini andıran pozlar içerisinde. Üşenip ilk etapta okumadan geçtiğim sayfalar sebebiyle gördüklerimden çıkardığım neredeyse bütün tahminler yanlıştı: Öncelikle fotoğraflarda başka hiçbir grup elemanına yer verilmeyişi sebebiyle Huntress’ı o gördüğüm kadının sahne adı sanmıştım. Sonra müziği kafamda canlandırmış, doom ve stoner metale yaraşır kalın tonda gitarlarla bezeli, vokallerin ise zaman zaman brutal vokale çalan düşük tempolu, soğuk havaya sahip bir şey hayal etmiştim. Okült temaların kol gezdiği, King Diamond’ı anımsatacak teatralliklerin olduğu bir müzik canlanmıştı.

Ters Köşe

Doğrusu tahminlerimin sadece son kısmında kısmen haklı çıktım. Grubun gücünü okültten almasını görmemek için kör olmak gerekti. King Diamond kısmı ise grubun vokalisti Jill Janus’un övgüsünde karşılığını buldu: “İlhamımı King Diamond’dan alırım, ona çok büyük saygı duyuyorum. Elbette onun mertebesine yakın bile durabileceğimi ima etmiyorum, o bir metal tanrısı. Tek dileyebileceğim, mümkün olduğu kadar ona yaklaşabilmek”. Opera eğitimi almış olmasıyla birkaç oktavlık ses aralığına kavuşan Jill’in grup içerisindeki duruşu da düşününce King Diamond’a benziyor. Nasıl ki Diamond diğer grup elemanlarından makyajı ile ilk bakışta anında ayırt edilebiliyor ve grubun kendisiyle birebir özdeşleşmişse, aynı şey giyimi ve sarı saçları ile yanındaki dört gencin arasından anında fark edilen Jill Janus için de geçerli. Gruptan ayrılması teklif dahi edilemez, aksi takdirde grubun devam etmesi düşünülemez. 

Grubun müziği, ilk albümleri Spell Eater’ı dinlediğimde bambaşka çıktı. Oldukça enerjik, thrash metalden beslenen geleneksel bir tarz yapıyorlar. Hele vokallerde ters köşe oldum. Jill Janus’un tarzı genellikle orta-üst perdelerde dolaşıp, bu aralığın üzerine ve aşağısına nadiren sapmak imiş. Genel olarak agresif, ara sıra çığlıklar atacak kadar enerjik. Prodüksiyon hayat dolu, sözleri anlamayanlar için büyü ve cadı konularıyla ilgili çok az ipucu var. Bütün bu tercihler Jill’in vizyonuyla alakalı: 2000’lerin ortalarında patlama yapan kadın vokalistli melodik-operatik gruplardan nefret ediyor. Bu gruplar sebebiyle yerleşmiş olan genel kanıyı kendi jenerasyonunda yıkıp “kadın” ve “heavy metal” ikilisini eskiden olduğu gibi sert bir düzleme yerleştirmekte kararlı. Cadılık müessesesi ise onun küçüklüğünden gelen bir şey. Ailesinden kalma bir pagan inanışına sahip olan Jill özel hayatında da büyü ve ritüellerle iç içe. Büyüler gerçekten çalışıyor mu, yoksa inananın psikolojisi ve vücudundaki elektrik akımıyla oynayan bir etki mi yaratıyor bilinmez, ama bu Huntress’ın söylemlerinde ve imajında rol yapmadığının önemli bir göstergesi.

Pilavdan dönenin…

Huntress hakkında yapılan yorumlar çok karışık. Basın çoğu zaman övgüyle yaklaşıp grubun geleceğini oldukça parlak görüyor. Bu yaklaşımla gücünün yettiğince grubun önünü de açıyor. Ancak dinleyici tarafında henüz bir mutabakat sağlanabilmiş değil. Basının pompaladığı gruplardan birisi olarak da gören var, gündelik dinleme rutinine seve seve alan da… İşin müzik kısmı tamamen zevke bağlı elbette, ama en azından anlatılan hikayenin doğru olduğunu düşünmekten yola çıkarak, sabun köpüğü gibi bir anda köpürüp sonra bir üflemeyle kaybolup gidecek bir grup değil Huntress. Ardında pratikteki kuruluşunun 10 yıl öncesine dayanan kökleri ve 10 yıllık kararlı ve seçici bir eleman arama süreci var. Bütün bu çabalara inat, dadaşlarını bilemeyiz ama, Jill Janus’un Huntress ismini daha büyük kitlelere daha lezzetli müziklerle yükseltmeyi son nefesine kadar sürdüreceğini söylemek hiç zor değil. İkinci adım geçtiğimiz yaz ikinci albüm Starbound Beast ile geldi, bir sonraki büyük adımı dört gözle bekliyoruz…

5 Adımda Jill Janus Biyografisi

Normal şartlarda bir grubu vokalistiyle özdeşleştirip kalan elemanları anonim mertebesine düşürmek oldukça nahoş bir yaklaşım olsa da, Huntress’ın kuruluşunun arkasındaki hikayeyi öğrenmek için Jill Janus’un hayatındaki önemli dönüm noktalarını saymak şart:

  1. Opera: Jill’in sesindeki yeteneği keşfeden annesi, tüm annelere örnek olacak bir davranışla kızını bu konuda yönlendirdi. İlk defa 10 yaşında bir opera sahnesinde rol aldı. Konservatuarlardan çeşitli burslar kazandı. Bir vakit Avrupa’ya, Monte Carlo’ya gitti. Oradaki revülerde sahne alarak çalıştı. Evi olan New York’a döndüğünde iş arama zamanı gelip çatmıştı.
  2. DJ’lik: Kafasında 15 yaşından beri bir heavy metal grubu kurmak olan Jill, Avrupa dönüşü sıradan işlere girerek yaratıcılığını öldürmek istemiyordu. O yüzden DJ hareketlerini öğrenip partilerde müzik çalmaya başladı. Bikinili, hatta üstsüz çaldığı partiler oluyordu, setin başında Snoop Dogg gibi isimlerin yanında görülebiliyordu. Kendisine gösterilen ilgi ve DJ olarak kazandığı şöhret giderek arttı ama bu da onu bir yandan mutsuz etmeye başladı. Neticede maksadı, kurmak istediği grup için müzisyenler bulmak ve geçimini sağlayıp para biriktirmekti.
  3. 11 Eylül: Bütün dünyayı sarsan ve bir şekilde etkileyen malum olay, 10 Eylül gecesi Dünya Ticaret Merkezi’ndeki son partisini verip binayı terk eden Jill’in hayatını tam anlamıyla teğet geçse de, maddi anlamda bütün varlığını sıfırladı. Annesinin yanına dönmekten başka çaresi kalmayan Jill, 2003’ün sonuna kadar vaktini içine düştüğü depresyondan kurtulmaya çalışmakla geçirdi.
  4. Playboy: New York’un kuzey bölgesinde yer alan annesinin evinde kalmaktayken şans Jill’in kapısını çaldı. Hugh Hefner’ın meşhur dergisinden fotoğraf çekimi için teklif geldi. Jill teklifi değerlendirdi, soyunup birtakım sanatsal pozlar verdi, karşılığında dergiden yüklüce bir para kazandı.
  5. Los Angeles: Playboy’un teklifi ile nihayet maddi refaha erişen Jill, bu kez rotayı Los Angeles’a çevirdi ve grup elemanı arayışına kaldığı yerden devam etti. 2008’e kadar yaklaşık 5 sene boyunca demo kaydedip provalarda aradığı müzisyenleri bulmaya çalıştıktan sonra bir süre hemcinsleriyle kurduğu cover grubu Chelsea Girls ile idare etti. 2009’da nihayet aradığı kişileri yerel grup Professor’da buldu, 4 kişilik olan grubun tamamını kendi safına katıp ergenlik hayali olan Huntress’ı hayata geçirdi.

Ve Dadaşlar…

Huntress’ta diğer elemanların esamisinin okunmaması şahsen canımı sıkıyordu, ama aynı hataya ben de düştüm. Kendilerini takdim edip hatayı telafi etmek boynumun borcudur: Grubun Professor tayfasından gelen sadece iki elemanı kaldı, gitaristler Blake Meahl ve Ian Alden. Ekibe Pennsylvanialı grup DarkBlack üyelerinden 2010’da davulcu Carl Wierzbicky, 2012’de ise gitarist Anthony Crocamo katıldı. Crocamo’nun gruba gelişiyle Alden basgitara geçti. Önceden “Jill + 4 * Professor” olan Huntress formülü şu an “Jill + 2 * Professor + 2 * DarkBlack” şeklinde devam ediyor…

Bir Cevap Yazın