İkon Müzesi: Motörhead
İkon Müzesi bölümünün bu nüshasında konuğumuz Motörhead. En iyi ve en kötüleri, inişleri ve çıkışlarıyla bir Motörhead özeti geçiyoruz.
Motörhead’in hikayesi 1975 yılında Lemmy’nin Kanada sınırında üzerinde kokain taşıması sebebiyle tutuklanıp, bu sebepten kalan bütün Kuzey Amerika turnesini iptal etmek zorunda kalan Hawkwind’den kovulmasıyla başladı. Londra’ya dönüşte ilk yaptığı şey yeni grup kurmaktı. Kafasındaki müzik ise kendi karakterini ifade ediyordu: gürültülü, basit ve doğrudan, kirli, kaba, hızlı… İlk kadro olarak kendisine gitarda Larry Wallis ve davulda Lucas Fox katıldı. Grubun adını Lemmy’nin Hawkwind’de iken yazdığı “Motörhead” şarkısından koydular. İlk kaydettikleri albüm “On Parole” (1976) oldu ama ilk anlaştıkları plak şirketi United Artists albümü beğenmeyip basmadı. Albüm kayıtlarında grupta Fox’un yerini Phil Taylor aldı. Albümden “Leaving Here” 45’liğini başka bir firmadan çıkarmayı denediler ancak ilginç bir şekilde dinleyicilerden de kötü tepkiler aldılar. Tüm bunlar olurken bir yandan Motörhead’in “klasik” kabul edilen kadrosu da bir araya gelmişti. İkinci gitarist olsun diye “Fast” Eddie Clarke’ı almışlardı, bunun üzerineyse Andy Wallis grubu bırakmış, grup yine trio formunda kalmıştı. Ama elemanların grupla ilgili pek ümidi kalmamıştı. Chiswick Records’tan son bir single kaydetme fırsatı yakalayınca, stüdyoya girdiklerinde fırsat bu fırsat ellerindeki 11 şarkıyı birden kaydettiler. Verilen ek sürenin sonunda 13 adet şarkıyı hazırlayıp Chiswick’e teslim ettiler ve dağılmalarına ramak kala ilk albümleri “Motörhead”i (1977) yayınlayıp ipten geri döndüler. İlk albümün ardından Bronze Records ile anlaşan grup bu dönemde nihayet işleri yoluna koydu. Birbirinden klasik albümler olan “Overkill” (1979), “Bomber” (1979), “Ace of Spades” (1980) ve “Iron Fist” (1982) arka arkaya patladı. Klasik üçlü, The Plasmatics düeti “Stand By Your Man” sonrası Clarke’ın ayrılmasıyla bozuldu, yerine iki yıllığına Thin Lizzy’den Brian Robertson geldi. 1983’te “Another Perfect Day” albümü yayınlandı. 1984 yılı ile beraber 8 yıl boyunca Motörhead için işler sıkıntılı geçecekti. Bu dönemde bir kere Silver Records ile, bir kere de sonraki plak şirketleri GWR ile mahkemelik oldular. Robertson ve Taylor bu dönemin başında grubu bıraktı. Gitarlara henüz isim yapmamış Würzel ve Phil Campbell geldi. Davul biraz istikrarsızdı, Taylor’ın yerine Saxon davulcusu Pete Gill geldi, “Orgasmatron”da (1986) çaldı, sonra Taylor geri döndü, o da “Rock ‘n’ Roll” (1987) ve “1916”da (1991) çaldı, sonra yine ayrıldı. “March ör Die” albümündeki davulcu karmaşasından Mikkey Dee galip çıktı. Würzel “Bastards” (1993) ve “Sacrifice” (1995) albümlerinde çaldıktan sonra ayrıldı ve o tarihten sonra günümüze kadar Motörhead cephesinde değişen hiçbir şey olmadı. Lemmy, Dee ve Campbell, Motörhead’in ikinci klasik üçlüsü olarak 10 albüm daha yayınladılar. Son günlerde Lemmy’nin sağlık durumları ve yeni albüm “Bad Magic” ile gündeme geliyorlar.
Arşivlik Albüm: Orgasmatron (1986)
1986 yılında çıkan bu albüm, Motörhead’in diğer albümlerinin arasından birçok yönüyle ayrılıyor. Sayarak ilerleyelim: Bir; “Orgasmatron”, Motörhead diskografisinde çift gitarist içeren, dolayısıyla klasik üçlü duruşun rastlanmadığı ilk albüm olarak yer almakta. “Fast” Eddie Clarke sonrası Brian Robertson ile 2 yıl kadar çalışan topluluk, gitarist arayışı sonrası başvurular arasından hem Phil Campbell’i, hem de Michael “Würzel” Burston’u kadrosuna dahil etti. İki; albümde Lemmy’den başka herkes ilk defa Motörhead çatısı altında albüm kaydediyordu. Çift gitaristin alınmasından hemen sonra grubun klasik davulcusu Phil Taylor da gitmiş, yerine Saxon’dan Pete Gill gelmişti. Üç; Ace of Spades’in büyük başarısının ardından gelen albümler “Iron Fist” ve “Another Perfect Day” klasik sayılabilmelerine rağmen otomatiğe bağlanmış gibiydi. “Orgasmatron” ise şarkılar arası daha çok çeşitlilik sundu. Yeni kadronun tümü şarkı yazımına katıldı. Sonuç, ilk dinleyişte son şarkıya kadar “Nothing Up My Sleeve” olsun, “Claw” olsun, “Built for Speed” veya “Ridin’ with the Driver” olsun, akılda kalıcılık yönünden yeni bir formülün yakalandığı görülüyordu. Albüme ismini veren son şarkı ise yavaş temposu, ağır tonları ve zorba vokalleriyle herkes için bir sürpriz oldu. Elinde tek plak parası olan birinin önüne Motörhead külliyatını serdiğiniz zaman, bu sebeplerle “Orgasmatron” albümünün seçilme şansı diğerlerine göre daha fazla olacaktır.
Uzak Dur: March ör Die (1992)
Müzik tarzı aynı AC/DC gibi değişime pek açık olmayan, neredeyse her albümünde standart haline gelmiş imza hareketlerin beklendiği Motörhead’in uzak durulası albümleri arasında seçim yapmak için argümanlardan ziyade bahaneler daha etkili olacak. Bunun için şahsen beğenmediğim albümlerden ziyade internette ufak bir araştırma yapma ihtiyacı hissettim. Karşıma ilk çıkan albümler beni şaşırttı doğrusu, çünkü “On Parole” ve “Snake Bite Love” çok sevdiğim iki Motörhead albümü olmuştur her zaman. Bir sonraki adıma atladığımda “March ör Die” albümünü önerenler ise muhtemelen daha doğru bir tercih yapıyordu 🙂 Bu savı savunmak için yeterince bahanemiz var. Bu albüm Motörhead’in Epic etiketiyle çıkardığı ikinci albümdü ve tarihsel olarak bakılınca Lemmy ve tayfası o güne kadarki en büyük plak şirketiyle çalışıyordu. “Para onları bozdu” demek doğru olmaz ama sağlanan geniş imkanların başlarını döndürdüğü söylenebilir. Bu da albümdeki şarkıların ticari motivasyonlarla yazılmasını açıklar. “March ör Die” albümü bugün Motörhead diskografisinde akılda kalıcı bir yere sahipse bu, şarkıların başarısı veya akılda kalıcılığından ziyade Ozzy Osbourne ve Slash’in konuk performanslar göstermesi, farklı şarkılarda toplam üç davulcunun (Tommy Aldridge, Phil Taylor ve Mikkey Dee) çalması gibi olağan dışı durumlar sebebiyle mümkün oluyor. Ted Nugent’ın şarkısı “Cat Scratch Fever” amaçsız olarak görülürken, besteler grubun en konsantrasyonu düşük dönemine denk düşüyor.
Özel Hayat: Mütevazı üçlü
Beraber turne yahut albüm çalışması yapmadıkları zaman, Motörhead elemanlarının üçü de bambaşka hayatlar sürüyor. Lemmy 1990’dan bu yana Los Angeles’ta, müdavimi olduğu “Rainbow Bar and Grill” adlı mekana çok yakın olan iki göz kiralık bir evde yaşıyor. 69 yıllık hayatı boyunca hiç evlenmedi. Bunun yerine kadınlarla rastgele ilişkiler içerisinde olmayı tercih etti. Röportajlarından anlaşıldığı kadarıyla ilk gençlik yıllarından bugüne 1000’den fazla kadınla aynı yatağı paylaştı. Phil Campbell memleketi olan Galler’de eşi Gaynor ile ikamet etmekte. Çift yaklaşık 1985 yılından bu yana evli ve Todd, Dane ve Tyler adında üç tane oğulları var. En küçüğü Tyler 24 yaşında. En büyüğü Todd 2007 yılına kadar grubu Psycho Squad ile bir albüm yapıp Motörhead’in çeşitli konserlerinde ön grup olarak sahne aldı. Baba tarafı Yunan olan Mikkey Dee ise doğup büyüdüğü İsveç’te mütevazı ailesiyle beraber hayatını sürdürüyor. Eşi Mia Strömberg ile toplam kaç çocuğu var bilmiyoruz ama geçtiğimiz Ağustos’ta Facebook sayfasından paylaştığı bir fotoğraftan Marcus Dee isimli ufaklığı küçüklükten davula alıştırdığı ipucunu alıyoruz.
Müzik Dışı: Lemmy başrolde
Lemmy’nin İkinci Dünya Savaşı ile ilgili koleksiyonu dillere destan. Alman rütbe madalyaları esas ilgi alanına giriyor. Gitarının üzerinde bile dört ucu eşit uzunluktaki Demir Haç işletmiş durumda. Bunun üzerine Nazi sempatizanı olmakla suçlandığı çok oluyor, ama Lemmy bu suçlamaları kabul etmeyip koleksiyon parçalarına sadece estetik sebeplerle ilgi duyduğunu söylüyor. Yine de çevresi tarafından takılan “Führer” lakabına engel olamamış. Çokça şahsına münhasır bir kişilik olarak Lemmy’nin belgeselinin çekilmemesi haksızlık olurdu. 2010 yılında Greg Olliver ve Wes Orshoski’nin yönettiği “Lemmy” isimli belgesel vizyona girdi. Slash, Ozzy Osbourne, Metallica, David Ellefson, Scott Ian gibi her gün konuştuğumuz isimlerin yorumlarının yanında Hawkwind’den Nik Turner ve Dave Brock’un altın değerinde anılarıyla katıldığı belgesel Lemmy Kilmister’i her yönüyle anlatıyordu. Beyaz perdedeki görünüşünün 1 yıl öncesinde video oyun konsollarının bağlandığı televizyon ekranlarında yer almasından da bahsetmek gerekir. Oyun dünyasının en yaratıcı beyinlerinden Tim Schafer’ın yönetmenliğinde geliştirilen “Brütal Legend” adlı oyunda saygı duruşunda bulunulan isimlerden biri de Lemmy idi. Oyunda imajıyla ve sesiyle hayat verdiği Kill Master karakteri, ana karakter Eddie Riggs’in kontrolündeki ufak metalci ordusuna motorcu ekibiyle destek oluyor, basgitarının titreşimleriyle yaralıları iyileştiriyordu. Oyunun 107 şarkılık devasa soundtrack listesinde de 4 adet Motörhead şarkısı bulunmaktaydı.
Zirve Anı: Ace of Spades (1980)
Motörhead’in ilk yılları gerçekten çok sancılı geçti. İlk albümlerini o dönemki plak şirketleri United Artists albümü beğenmedikleri gerekçesiyle yayınlamadı. İlk çıkardıkları single kayıtlar müzik basını tarafından hiç beğenilmedi. Üstelik NME dergisinin anketinde dinleyiciler “dünyanın en iyi ‘kötü grubu'” unvanını el birliğiyle Motörhead’e vermişlerdi. Grup işin başında dağılma noktasından uzaklaşmayı ilk olarak Overkill gibi klasik bir albümle başardı. “Bomber”ın ardından 1980’de “Ace of Spades” yayınlandığında ise Motörhead dinleyicilerin ve basının gözünde yeni dalga İngiliz heavy metalinin en tepesine yerleşmişti. Londra’nın kuzeyinde yer alan Borough ilçesindeki bir inşaat alanının kumluğunda kovboy pozu veren efsane üçlü, Lemmy Kilmister, “Fast” Eddie Clarke ve Phil “Philty Animal” Taylor, bu albümle birlikte artık bir ekolü temsil ediyordu. 70’lerin ağır, sade, temiz müziğine kattıkları tempolu ritimler, bu tempoya mükemmel ayak uyduran akıcı sololar ve kir pas içerisindeki tonlar “Ace of Spades” içerisindeki bütün şarkılarda yer buluyordu. “Ace of Spades”, “Live to Win”, “Fast and Loose”, “(We Are) The Road Crew” ve “The Chase Is Better Than the Catch” başta olmak üzere albümdeki her bir şarkı Lemmy’nin yaşam felsefesini ifade eden birer manifesto gibiydi. Albüm, İngiliz listelerinde 4 numaraya kadar yükseldi. Altın plak ödülü aldı. Sonrasında gelen unutulmaz konser albümü “No Sleep ‘til Hammersmith”in liste birinciliği için ortayı yaptı, gol oldu.
Çöküş Anı: 2015 “Yapamayacağım!”
Grubun 1984 ile 1992 arasında sürekli olarak plak şirketleriyle davalık olduğu tatsız bir dönemi vardır. Hatta Bronze Records ile mahkemelik bir şekilde ayrıldıktan sonra kapı kapı plak şirketlerini dolaşıp, hepsi yüzlerine kapanınca menajerleri tarafından kendi bağımsız plak şirketlerini kurmak durumunda kalmaları gerçeği de var. Ama Motörhead’in kariyeri boyunca en çaresiz göründüğü an geçtiğimiz Eylül başında vuku buldu. Yeni albüm için ABD turnesine çıkan grubun 27 Ağustos’taki Salt Lake City konseri Lemmy’nin solunum problemleri yaşaması sebebiyle kısa kesilirken, ertesi günkü Denver Riot Fest katılımlarını iptal etmek zorunda kaldılar. Pek dinlenmeden 1 Eylül’de Texas’ın Austin kentinde konsere çıktıklarında ise sadece üç şarkı çalabildiler. “Damage Case” ve “Stay Clean” ile başlayan konserde Lemmy sahne arkasına gidip geldikten sonra “Metropolis”in ortasında şarkı söylemeyi bıraktı. Seyircilere özürler dileyerek o an konsere devam etmeyi çok istediğini ama yapamayacağını söyledi. Turnede kalan iki konseri de iptal ettiler. Hızlı hayat ve sağlık çelişkisinde Ozzy Osbourne ile aşık atabilen rock’n’roll ikonundan böyle bir haber almak, o görüntüleri izlemek kesinlikle iç burkucu, uykudan uyandırıcıydı. Şimdi çoğumuzun kafasında Motörhead’in ne kadar daha devam edebileceği sorusu var. Ama su üzerindeki yıllık festivalleri Motörboat’ta 29 Eylül ve 1 Ekim akşamları tam set performanslarını gerçekleştirerek yüreklere su serptiler.
Rakamlarla Motörhead
1: Motörhead Türkiye’de sadece bir defa, 2011’de konser verebildi
1.7: Kuruluşundan bu yana bu kadar yılda bir yeni Motörhead albümü yayınlanıyor
11: Motörhead kadrosunda tüm zamanlarda bulunan toplam müzisyen sayısı
20: Grubun kadrosu 20 yıldır değişmedi
23: Grubun şu anki üçlüsü 23 yıldır bir arada çalışıyor
23: Motörhead’in toplam stüdyo albümü sayısı
1945: Lemmy’nin doğum yılı
Dinle
Ace of Spades, Overkill, Stay Clean, Metropolis, Damage Case, Lost Johnny, Sacrifice, Orgasmatron, Bomber, Iron Fist, Assassin, Killed By Death, (We Are) The Road Crew, No Class, Capricorn, Iron Horse (Born to Lose)