Konuk Kitaplığı: Yekta Kopan

Yeni kitabı “Kediler Güzel Uyanır” geçen ay içerisinde yayınlanmışken, Yekta Kopan’a kitaplığı ve okuma alışkanlıklarını sorduk.

Şu anda kitaplığınızda yaklaşık kaç kitap var?

Gerçekten hiç saymadım ya da tahminde bulunmadım. Çalışma odasında, salonda, başucunda, işyerindeki ofiste… Çok sayıda kitap var. Ama kaç tanedir bilemem. Bir de sahip olunan kitapların sayısı değildir önemli olan diye düşünürüm. Kaç kitap okunmuştur, kaçı içselleştirilmiştir, kaçı üstüne derinlemesine düşünülmüştür, kaçı okurunda bir değişime yol açmıştır? Örneğin çocukluğumda Gezici Kütüphane’den ödünç kitap alıp okurdum, gençlik yılları kütüphanelerde geçti ve o kitapların hiçbir yok bende. Önemli olan zihnimdeki kütüphanede kaç kitap olduğu bence.

Aldığınız her kitabı saklar mısınız, yoksa kimisini takas mı edersiniz?

Takas demeyelim ama dostlarıma, sevdiklerime kitap veririm elbette. Kimi zaman destek bekleyen kütüphanelere gönderdiğim de oluyor. Yani eve giren her kitap saklanmıyor.

Kitaplığınızda en çok hangi tarz kitaplar yer alıyor?

Kurmaca eserler çoğunlukta. Referans kitaplar, özel ilgi alanlarıma yönelik kitaplar da var ama öykü kitapları, romanlar çoğunlukta. Bir de şiir kitapları var tabii.

Kitaplığınızı sahaflar mı daha çok besler, yoksa yeni kitaplar satan dükkanlar mı?

Sahaf ziyaretlerim var ama çoğunluğu yıllar içinde gitmekten hoşlandığım kitapçılardan aldığım kitaplar oluşturuyor.

Koleksiyonunuza en son kattığınız kitap hangisi?

Barış Bıçakçı’nın “Sinek Isırıklarının Müellifi” adlı son romanı. Çıkışını uzun bir süredir heyecanla bekliyordum.

Çocukken okuduğunuz ilk kitabı hatırlıyor musunuz?

İlk kitabı hatırlamıyorum. Ama ilkokul yıllarımda Milliyet Çocuk Serisinin, Baskan Yayınlarının, Can Yayınları Çocuk Serisinin kitaplarını severek okuduğumu hatırlıyorum.

Hayal gücünüzü en çok beslediğini düşündüğünüz yazarlar kimler peki?

Özellikle takipçisi olduğum yazarlar var. Ama bu soruyu yazar isminden çok kitap ismiyle cevaplamak isterim. Ona da yerimiz yetmez galiba. Uzun bir liste.

Okurken belli bir yazara tutulup üst üste, sadece onun eserlerinden gittiğiniz oluyor mu?

Sıklıkla yaparım bunu. 

“Yeni çıkanlar” listesi, okuma alışkanlığınızda ne kadarlık bir yere sahiptir?

Yeni kitabını beklediğim bir yazarı hemen okumak isterim. Ama bunun dışında listeler, satış rakamlarına takılmadan okurum ne okuyacaksam.

Misafirliğe gelen akrabanın küçük çocuğu bazı kitaplarınızı yırtsa en çok hangisi için sinirlenirdiniz?

Yırtılmasından etkileneceğim bir kitabı ortada bıraktığım için kendime kızardım herhalde ama böyle bir şey hiç olmadı. Bizim eve misafirliğe gelen çocuklar kitap seven çocuklardır. Ayrıca eşim, çocuk kitapları yayıncısı olduğu için, evde gelen çocukları mutlu edecek sayıda çocuk kitabı da var.

Hiç kitaplığınızın da dahil olduğu bir taşınma yaşadınız mı?

Hem de kaç kere. Hatta bir iki koli kitabın kaybolduğu bir taşınmam bile oldu. Hiç sormayın bunu. Bir kitapseverin kabusudur o taşınmalar.

Kirası olmayan bir sahaf dükkanınız olsa, başka bir şey ister misiniz?

Nefis bir hayal. Yoksa böyle bir öneriniz mi var?

Okumayı bıraktığınız kitapların kaderi ne oluyor? Bir süre sonra yeniden mi başlıyorsunuz, okunmadan kitaplığınızda mı kalıyor yoksa soluğu bir sahaf rafında mı alıyor?

Cevabı verdiğiniz bir soru oldu. Her üç yönteme de başvurabilirim. Kitabına göre değişir kararım.

Bir önceki kitabınız “Bir De Baktım Yoksun”un öncesi oldukça sıkıntılı bir dönemdi sizin için. Peki geçtiğimiz günlerde yayınlanan yeni kitabınız “Kediler Güzel Uyanır” nasıl bir dönem eşliğinde oluştu? Öncekilere göre çok farklı bir süreç yaşattı mı size?

Her kitabın yazılış, bir bütün haline getiriliş süreci bir öncekinden farklıdır. Kendine hastır ve bu anlamda biriciktir. “Kediler Güzel Uyanır” da benim iyice an’a odaklanma isteğimin belirginleştiği bir dönemin metinleriyle oluştu. Kitaptaki öykülerin kimileri yıllar öncesinden gelse de, bu bütüne ulaşma sürecinde tekrar gözden geçirildiler ve yeni metinlerle bir dil ve duygu birliği kurdular. Bu kitabın tamamlanması sürecinde en çok azaltmak, sadeleşmek, hatta giderek sessizleşmek istedim. Öyküler sayfalardaki varlıklarından çok okurların zihninde konuşsun ve tamamlansın istedim. Belki ben de giderek azaldım böylece.

Yazarken hikaye tarzını, roman tarzına göre, kendinizi ifade etmek için daha uygun görüyorsunuz sanırım. Bu yönelişte iki tarz arasındaki ne gibi farklılıklar rol oynuyor?

Aslında türler arası bir ayrım yok kafamda. Ama çoğunlukla hikayeye daha yakın görüyorum kendimi. “Kediler Güzel Uyanır” tümüyle an’ın fotoğrafını çekmek, hatta flaşın patlama anında olanları görmek amacındaydı. Ama bu demek değil ki, bir başla zamanda, anlatmak isteyeceklerimi bir romanla anlatmayacağım. Türlere sıkışmayı, yazdıklarımı türler üstünden sınırlandırmayı sevmiyorum. Zaten, yazı ya da konu nasıl bir dil ve dünya istediğini kendiliğinden fısıldıyor kulağıma. 

Yazdığınız kitaplarınız var, seslendirme ve sunuculuk yapıyorsunuz, dergilerde ilgi alanlarınız dahilinde eleştiri yazıları yazdığınız da oluyordu, amatör müzisyenlik ve fotoğrafçılık… Bu farklı kimliklerin her birinin ilk doğduğu zamanları düşünürseniz, sizi en çok heyecanlandıranı hangisi olmuştu?

En kolay cevaplayacağım soru oldu bu: Yazmak. Hatta yazmaktan önce okumak. İyi bir okur, iyi bir yazardan zor yetişir. O yüzden önce okur olmak. Ben en çok okurken, o dünyada kendimi bulmaya çalışırken heyecanlanırım.

Internet’e ve e-kitap hadisesine genel eğilimin aksine olumlu, ya da en azından yapıcı yaklaşan yazarlardansınız. Peki sizin takip ettiğiniz ve bize de tavsiye edebileceğiniz birtakım sanal kitaplıklar var mı?

Son zamanlarda ilgiyle takip ettiğim sanal kitaplık Kobo oldu. Hem bana çok uygun bir içeriği hem de okuma zevkini kabartan bir uygulaması var. İnanıyorum ki önümüzdeki günlerde bu cümleleri fazlasıyla kuracağımız daha pek çok site, uygulama olacak. Okumak istedikten sonra hangi alanda, hangi uygulama olduğu pek de önemli değil zaten. Yeter ki gerçekten okumak isteyelim. 

Bir Cevap Yazın