Overkill: Yeşilin En Metalik Tonu
Thrash metal akımının ilk gruplarından olan Overkill, üretkenliği, çalışkanlığı ve standardını bozmamasıyla biliniyor. Overkill dinleyicisi olmanın ne demek olduğuna ve grubun gizli reisine Kökler’de odaklanma fırsatı bulduk.
Bizi bize anlatmaya geldim: Türkiye’deki metalcilerin çoğunun en azından bir adet meşhur şarkısını bildiği, pek azının hakkında olumsuz cümleler sarf ettiği Overkill’den bahsetmeye… Basılan ilk thrash metal plağına imza atan Metallica henüz liseliyken ilk thrash metal bestesi “Unleash the Beast”i üstü tükenmez kalemle yazılı kasete kaydettiği iddia edilen, 30 yıl önce yayınladığı ilk albümü “Feel the Fire”ın ardından bugüne toplam 18 adet stüdyo eserini sonik literatüre armağan eden, üstelik bunların birkaçının çerçeveletilip duvara asılacak nitelikte klasik olduğu bir gruptan söz ediyorum. “Yeşil! Siyah! En büyük! Overkill!” diye tezahürat yapmanın saf fanatizm olacağını söylemekte yarar var yine de. Overkill bütün bu anlı şanlı geçmişine rağmen, Metallica-Slayer-Megadeth-Anthrax dörtlüsünden Anthrax’ın bile şanının yanına yaklaşamadı. Dört büyükler arasına rakamlara bakmaksızın kendi favorisini yerleştirmeye meraklı duygusal thrashçilerin aklına önce Exodus, Testament, hatta Kreator geldi de, “doğu yakası kaderi” ile Overkill yine Anthrax gibi en fazla dördüncü oldu bu turda. Bu yüzden “Overkill fanlığı müessesesi” denen olgunun başkalarından oldukça farklı olduğunu düşünüyorum: Favori grubun Overkill olması hiçbir zaman şampiyonluk beklenmeyen, ligde kalması garanti, büyük takımlara karşı şerefli mağlubiyetlere fit olan Anadolu takımını tutmak gibidir. Yeni bir Overkill albümünün hiçbir zaman rezalet besteler içermeyeceğini bilirsiniz, müzikal yöndeki yenilikler ise eser miktardan fazla değildir. Bir Overkill fanatiğinin pembe diziyle işi olmaz. Esnaf-bakkal zihniyeti nedir bilmez, röportajlarda komik demeçlere yabancıdır. Anlaşılan pek bir heyecandan yoksun olmaktır, Overkill’i müzik zevkinin ortasına koymak. Ama her an yeni bir klasik albümün çıkma ihtimali Overkill var oldukça yetecektir, Ironbound zaferini unutmadık. Kısacası öyle her an muhabbete girilebilecek tipler değildir Overkill’in hayran kitlesi. Gelin, bu arkadaşları dışlamayın. Thrash metalin genetik kodlarındaki yerini çoktan almış bu grubu daha yakından tanıyın, söze ilk siz girip sevindirin garipleri. Overkill’in mavi yakalı hikayesine hoşgeldiniz…
Aile reisi
Hikayenin bildiğimiz başrolleri farklı olsa da, Overkill’in ilk zamanlarında dümen Rat Skates’in elindeydi. Doğum adı Lee Kundrat olan bu sarışın girişimci genç, grubun sadece davulcusu değildi. Aynı zamanda, henüz olgunluk çağına erişememiş DD Verni ve bilhassa Bobby “Blitz” Ellsworth’ü çekip çevirmekle, sürekli değişen gitaristlerle aralarındaki dengeyi kurmakla, besteler yazmakla, konserler ayarlamakla, grubun görsel malzemelerini üretmekle mükellefti. Bu son madde önemli: Uğruna New Jersey’in yerel dükkanlarından sponsorluk edindiği, sahne soyadına ilham veren kaykaydan sonraki en iyi dostu muhtemelen fotokopi makinesiydi. “O” harfini o zamanlar punk tadında günler geçiren Iron Maiden’dan alarak Overkill’in logosunu çizdi. Kırmızılı metal grupları arasında dikkati çekecek yeşil rengi o verdi. İlk defa 1983’teki “Power in Black” demosunun kartonetinde dinleyiciyle buluşacak olan ihtiyar yarasa Chaly, onun kaleminde doğdu. Konser afişleri, el ilanları, çıkartmalar ondan soruluyordu. İşler büyüyünce bile çizime dayalı yönetimi elden bırakmadı: Sahne tasarımı ve tur otobüsü yerleşim planları bile onun çizimlerine bağlıydı. Rat Skates, “kendin yap” (DIY) felsefesinin vücuda geldiği anaç bir delikanlıydı.
Gençlik günleri
Overkill tayfasından ilk bir araya gelen ikili, lise arkadaşları Rat Skates ile Carlos (DD) Verni idi. İlk grupları The Lubricunts’ın ardından gazeteye ilan verdiler. Kentte punk coverları yapan D.O.A. grubundan Robert “Riff Thunder” Pisarek, yanında Blitz’i de getirerek ilanı cevapladı. Böylece Overkill’in ilk kadrosu bir araya gelmiş oldu: Skates davul, Verni bas, Pisarek gitar, Blitz ise vokali paylaşmıştı. Overkill’in kariyeri gitarist değişimleriyle meşhurdur, üstelik gitaristleri genelde çiftler halinde değiştirir. Bu grubun ilk yıllarında bile böyle oldu: Pisarek’in ardından Anthony Ammendolo ve Dan Spitz çifti, sonra Rich Conte ve Mike Sherry, en son Joe adında biri ve Bobby Gustafson. Soyadı bile bilinmeyen Joe, Gustafson’u yalnız bırakınca klasik Overkill kadrosu nihayet 1982’de şekil aldı. O dönemde yeraltı kaset takas işine de giren Rat Skates, edindiği NWOBHM kasetleriyle grubun beslendiği damarlara bir yenisini eklerken, grup da siyah deri elbiseli ve ağır makyajlı teatral sahne performanslarıyla yavaş yavaş isminden söz ettiriyordu. Kılık kıyafet geçici oldu, sahnedeki imajları zamanla glam metal ile anılmaya başlayınca, makyajları silip thrash metal üniforması sayılan dar kot, deri ceket ve burnu havada spor ayakkabısını üstlerine çektiler. “Death Rider” kaydı ile “Metal Massacre V” derlemesinde, “Feel the Fire” şarkısı ile de “New York Metal ‘84” derlemesinde yer aldılar. İlk plaklarını EP formatında Azra Records’tan simsiyah bir kapakla yayınladılar. Rat Skates’in müdavimi olduğu “Rock’n’Roll Heaven” adlı dükkanın sahibi John Zazula ise grubu çoktan radarına almıştı. “Power in Black” demosunun pek tanıtım olmaksızın 1500 kopya satmasını hayran gözlerle izleyen girişimci, yeni kurduğu plak şirketi Megaforce için Overkill ile anlaşmayı düşünüyordu. Teklifi kabul eden gençler Metallica, Anthrax ve Manowar’dan sonraki dördüncü Megaforce grubu oldu. Besteler çoktan hazırdı, gruba kaydetmek kaldı ve ilk albüm “Feel the Fire” raflardaki yerini aldı.
Hızlı biyografi
Bu noktadan sonrasını çoğumuz az çok biliyoruz: 1987 yılında Rat Skates ile son defa “Taking Over” albümünü kaydettiler. Yerine Sid Falck geldi, birer yıl arayla ikisi de ayrı klasik kabul edilen “Under the Influence” ve “The Years of Decay” albümleri çıktı. Gustafson’un ayrılığı bu noktada gerçekleşti. Yıllar sonra çift gitara dönen grupta Rob Cannavino ve Merritt Gant, 1991’deki muhteşem albüm “Horrorscope”ta pena salladı. Overkill’in “Black Album”e cevabı, ağır tempolu “I Hear Black” 1993’te geldi, davulda Sid Falck’in yerinde M.O.D.’den gelen Tim Mallare vardı. Cannavino-Gant ikilisinin son albümü ise 1994’teki son sürat thrash albümü W.F.O. olmuştu. “Taking Over”dan bu yana süregelen Megaforce-Atlantic Records bağlantısı da sona ermişti. Yaklaşık 15 yıl boyunca Overkill orta karar plak şirketleriyle çalışacaktı. 1995’te gitarları Joe Comeau ile Sebastian Marino devraldı. 1996’daki “Killing Kind” albümü ile başlayan Pantera etkili groove gitarlar, 1997’deki “From the Underground and Below” albümündeki endüstriyel müzik etkileriyle devam etti, 1999’daki “Necroshine”da bu iki karakterin karışımı olgunluğunu yaşadı. “Necroshine” 90’larda kendi hayran kitlesini oluşturabilen nadir albümlerdendi. Comeau-Marino ikilisinden önce Marino ayrıldı, yerine günümüzdeki gitarist Dave Linsk geldi. Coverkill albümünün ardından Comeau da ayrıldı. Grubun muhtemelen en sert albümü “Bloodletting”de Linsk tek başına gitar çaldı. Endüstriyel öğeler gitmişti ama groove usulü gitar çalımı devam ediyordu. “Bloodletting” sonrası turnede DD Verni ikinci çocuğunun doğumu sebebiyle gruba katılamamıştı, yerini kısa bir süre Derek Tailer doldurdu. DD döndüğünde ise Tailer ayrılamadı, ikinci gitara geçip günümüzde devam eden diğer gitarist oldu. 2003’te “Killbox 13”, 2005’te “Relix IV”, 2007’de davulda Tim Mallare yerine Ron Lipnicki’nin katılımındaki “Immortalis” albümleri ile Overkill bir yandan üretkenliğini sürdürürken, bir yandan üç seferdir alıştığı orta tempolu thrash ile otomatiğe bağlamış bir izlenim verdi. Grubun sıkıcılaşma tehlikesine karşılık, yıllar sonra Nuclear Blast gibi iddialı bir plak şirketiyle anlaşmanın da dopingiyle, 2010’da hayat öpücüğü niteliğindeki “Ironbound” albümü geldi. İhtiyarlık askıya alınmış, gruba yepyeni bir enerji gelmişti. Aynı enerji 2012’de “The Electric Age”, 2014’te “White Devil Armory” albümlerine kadar yetti.
Grup yeni turne tarihleriyle işinde gücünde olmaya devam ediyor. İlerideki muhtemel albüm için kimsenin şüphesi yok, elemanlar arasında hiçbir küçük hesap dönmüyor. Konserleri yaşıtları arasındaki en enerjik performanslar arasında. Yaş itibariyle en az 10 sene daha devam etmeleri mümkün. Daha ne olsun? Ufukta şampiyonluk yok belki, ama Reykjavik’te işsizlikten milletin bahçesindeki tramplenleri kurtarmakla uğraşan İzlanda polisi rahatlığı da her grubun fanatiğine nasip olmaz!
Son soruları alalım
Rat Skates durup dururken neden ayrıldı? Çünkü ilk albüm sonrası çıkılan Avrupa turnesi hiç tahmin etmediği bir yol yorgunluğu getirmişti. İkinci turnede bu yorgunluk ayyuka çıktı. “Taking Over” albümü öncesi Megaforce, Atlantic Records’ın çatısı altına girdikten sonra albüm satışlarından gruba çok az para ayırıldı. Ev geçindirme derdindeki Skates bu iki sebepten ötürü, çocuğu gibi büyüttüğü grubu bırakmak zorunda hissetti. Skates’in gidişi, asosyal DD Verni ile lakayt Blitz’i hizaya getirdi, ikili kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendi. Peki Bobby Gustafson’a ne oldu? DD ile geçimsizlik içerisindeydi. Özel bir konserin bilet fiyatında yaşadıkları anlaşmazlık bardağı taşırdı. Blitz, DD’nin yanında yer aldı. Ekmeğinin peşindeki Sid Falck çekimserdi. Gustafson gruptan küskün ayrıldı. Kendinden sonra sadece “Horrorscope” albümünü dinlemiş, o da onun riflerinden kullanılmış mı diye. Konserlerde eski şarkılarının çalınmasını, “kendi bestelerinin ekmeğinin yenmesi” olarak düşünüyor. Bugünlerde geçimini Florida’da sıhhi tesisatçılıktan sağlarken, müzik hayatını “Overkill sonrası iddiasız gruplar” zincirinden Satans Taint grubuyla sürdürüyor.
Belgesel kuşağı
Rat Skates Overkill sonrası müzikten ziyade diğer üretim biçimleriyle uğraştı, özellikle de video işleriyle. İmzası bulunan iki adet belgeselden haberiniz yoksa, şimdi olsun:
Born in the Basement (2007): Skates’in Overkill’deki hikayesini kendi gözünden anlatan belgesel film. O yıllarda gruptaki baskınlığı düşünüldüğünde grupla ilgili o dönemden neredeyse bütün malzeme ortaya dökülmüştü. Malum ortamlarda ve Youtube’da bulmak imkansıza yakın. En ucuz, Amazon.com’da 3 dolara kiralayarak izleyebilirsiniz.
Get Thrashed (2006): Rick Ernst ile beraber yapımcılığını üstlendiği bu belgesel ise thrash metalin hikayesini anlatmaya çalışıyor. Eski-yeni, geleneksel-modern birçok isimle röportaj içeriyor. Blitz’in konuştuğu bölümler tam bir kahkaha tufanı. Headbang’i uzun yıllar takip edenler verdiğimiz DVD’yi arşivlerinde saklıyorlardır. Kaçıranlar, Get Trashed’i Born in the Basement’a göre daha rahat edinebilirler.
Yan projeler
The Bronx Casket Co.: DD Verni’nin 1998’den beri devam ettiği yan grubu. DD’nin kalın vokali eşliğinde Amerikan usulü gotik metal yapıyorlar. Şimdiye dek dört albüm çıkardılar. İlk üçünde Overkill’den Tim Mallare de davul çalıyordu.
Speed Kill Hate: Dave Linsk’in 2002’de yanına Overkill’den Derek Tailer ve Tim Mallare’yi alarak kurduğu yan grup. Overkill için fazla sert kaçacak olan besteleri Linsk bu grubun albümlerinde değerlendiriyor. Besteler tam gaz eski usul thrash metal, Mario Frasca’ya ait olan vokaller ise modern, metalcore tadında. Sonradan kadro Linsk haricinde tamamen değişti, şu anda “American Chopper”dan fırlamış irikıyım üç müzisyen Linsk’e eşlik etmekte. Grubun iki kadroyla birerden toplam iki albümü var. Birincisi güzel. İkincisi fazlaca klişe.
The Cursed: Blitz’in 2006’da kurduğu proje. Aynı yıl The Room Full of Sinners adında tek albümü yayınlandı. Stoner metal tarzında ağır tempolu bir albüm. Blitz’in sesini farklı tarzlarda dinlemek için ideal bir kayıt idi. Devamı gelmedi.